Ercan'ı araçta bırakıp karargâha girdiler. Ali Fırat helikopter hazırlanmasını emretti. Ceyda'yı arayıp akşam gelemeyeceğini kısaca açıkladı.
Helikopterin hazırlanmasını beklerken aklını kurcalayan noktaları paylaşmak istedi Ferdi Giray:
"Komutanım, bu cin hikâyelerine inanıyor musunuz?"
"Valla ne diyeyim Ferdi? Şu çocuğu bir konuşturalım. Eminim birçok şey aydınlanacak."
İçeriye giren Aydın, "Helikopter hazır" dedi.
"O çocuğu da bindirin, geliyoruz."
"Emredersiniz komutanım."
Ercan helikopterin bir köşesine oturtulmuştu. Elinde küçük bir çantayla Ferdi Giray bindi. Ardından Ali Fırat, Zekeriya ve Aydın. Tüm yolcular yerini alınca pervane hızlanmaya başladı. Küçük sarsıntılar eşliğinde havalandı helikopter.
Ali Fırat yine Ercan'ı soru yağmuruna tuttu. Ercan, evdeki gösteriden, Hasan'a yumruk attığında yüzünün bir anda betonlaşmasından bahsetti. Bu kısım Ali Fırat'ın ilgisini çekmişti. En ince ayrıntısına kadar her noktayı anlattırdı.
Ercan gelişmelerin hangi yönde olacağını merak ediyordu. Pat diye de olsa sormaya karar verdi:
"Hasan'ı ne yapacaksınız? Öldürecek misiniz?"
Herkesin dikkati Ercan'ın üzerinde toplandı. Zekeriya'nın âdeti değildi konuşmak, Ferdi ve Aydın da sustular. Cevap vermenin kendilerine düşmeyeceğini düşündüler. Ali Fırat hafif tebessümle baktı Ercan'a,
"Bunu da nereden çıkardın?"
"Öldürmeyecek misiniz?"
Komutan güldü.
"Peki, bunu nereden çıkardın?"
Ne söyleyeceğini bilemedi Ercan. Hasan'ın kendisine anlattıklarından bahsetmeye karar verdi. Mantıklı düşünemiyordu.
"Hasan sizden bahsetti."
Ali Fırat'ın yüzündeki tebessüm bir anda ciddiyet ile yer değiştirdi.
"Ne anlattı?"
"Gizli bir örgüt olduğunuzu, onları hiç sevmediğinizi ve yegâne amacınuzın devrimleri ve cumhuriyeti korumak olduğunu söyledi."
Ercan'ın ağzından çıkan her kelimeyi dikkatle dinledi.
"Bu bilgilere nereden ulaşmış?"
"Bilmiyorum."
"Başka ne anlattı?"
Ercan çekinerek de olsa söylemeye karar verdi.
"Acımasız katiller olduğunuzu söyledi."
Cevap vermedi Ali Fırat. Evet, birçok kişiyi öldürmüşlerdi. Ancak hiçbir zaman birisi karşısına çıkıp da Sen katilsin!' dememişti, o da hiç sorgulamamıştı bu yönü. Kendini savunma ihtiyacı hissetti.
"Ne yaptıysak, devletin bekası için yaptık. Sebepsiz yere de hiç kimseyi öldürmedik. Bugün halk, çağdaş bir cumhuriyette yaşıyorsa, bunda bizim çok büyük payımız var."
Ercan ne diyeceğini bilemeden baktı. Durumun belli olmasını istiyordu. Tutuklanacak mıydı, öldürülecek miydi, bir daha Bahar'ı görebilecek miydi?
"Ben ne olacağım?" diye sordu. Gayet açık ve etraflıca bir soruydu. Ali Fırat, çocuğun tesadüfen bu işlere bulaştığına emindi.