Sabah gözlerini açtığında, ağrılar içerisindeydi. Hafifçe kıpırdanıp etrafına bakındı. Kendi yatak odasını tanımaya çalışıyordu. Gardıroba, pencerelere, odanın tavanına boş boş baktı. Baş ağrısı tüm şiddetiyle devam ediyordu.
Sehpanın üstünde bir bardak su ve aspirin olduğunu gördü. Bir hap aldı. Suyu yarısına kadar içti. Sırt üstü yattı. Parmaklarıyla alnını ovuştururken bir yandan da tavana bakıyordu. Baş ağrısı geçecek gibi değildi.
Vücuduna yapışan siyah şortu ve büyük göğüslerini fazlasıyla belli eden siyah askılısıyla Ceyda girdi yatak odasına. Altın sarısı saçları ve sarı teni, siyah takım ile uyum içinde seksi bir görüntü yaratıyordu.
Yatağın yanına oturdu ve ellerini kocasının çıplak, kıllı göğüslerine koydu. Eğilip dudaklarından öptü. Ceyda'nın sarı saçları Ali Fırat'ın yüzüne döküldü.
"Uyandın mı aşkım!"
Ceyda sehpanın üstündeki bardağa göz attı. "Sabah baş ağrılarıyla uyanacağını düşündüm. Akşam çok sarhoş geldin."
Ali Fırat, eşinin ellerini tuttu. Kısık sesle,"Çok mu sarhoştum?" dedi.
"Evet aşkım, sarhoştun. Kimlerle içtin bakalım bu kadar?" Ceyda'nın yüzündeki sevgi dolu gülümseme olanca şirinliğiyle devam ediyordu.
"Tek."
Ceyda eğildi. Burunları birbirine değiyordu. "İnsan karısını da götürmez mi?" dedi. Birkaç tane küçük öpücük kondurdu dudağına.
"Olur hayatım. En kısa zamanda beraber gidelim" dedi Ali Fırat. Sarılıp yanına yatırdı Ceyda'yı. Seksi kıyafetler hislerini coşturmuştu.
"Tatlım, bunları yeni mi aldın?"
Sarmaş dolaş olmuşlardı. Öpüşüyorlarken Ceyda kısa bir an nefes alıp "Beğendin mi?" dedi. Öpüşmeye devam ettiler...
Hiç de aklında yoktu sevişmek. Karısını yeni geceliği ile görünce tahrik olmuştu. Vücutları birbirini yakarken bir ara Ceyda "Kahvaltıyı hazırlamıştım aşkım istersen..." gibi bir şeyler söyledi ama ateşli sevişmenin içinde kaybolup gitti sözler.
Ali Fırat ereksiyon haline geç ulaşmıştı. İçkinin tesirinden olabileceğini düşündü. Koca bedeniyle üstüne çıktı. Ceyda kocasının devasa cüssesi altında yatağa gömüldü. Kendini tutmaya, zevk almamaya çalışıyordu.
Arzuları şahlanıp da tam tatmine ulaşamayınca psikolojisi bozuluyordu. Nasıl olsa şimdi çekilir, diye düşündü.
Ali Fırat bu sefer hem kendini hem de Ceyda'yı şaşırtmıştı. Evliliğindeki nadir anlardan biriydi. Uzun süre boşalmadı ya da boşalamadı. Ceyda şaşkındı. Öylesine, şimdi nasıl olsa biter diye başladığı sevişme, vücudundaki her noktayı titretmiş, soluğunu kesmişti. Gözlerinin içi gülüyordu.
Daha önceki sevişmelerinden sonra Ali Fırat boynunu büker, banyonun yolunu tutardı. Alışkanlıktan olsa gerek, yine banyoya gitmek için tam doğruluyordu ki Ceyda, önceki seferlerde sormamasına rağmen "Nereye aşkım?" diye sordu.
"Banyoya!"
"Hemen gitme hayatım" diyerek kocasını sırt üstü yatırdı ve kendi de üstüne atladı...
Ali Fırat banyodan sonra takım elbiselerini giymişti. Kızı da uyanmıştı. Kahvaltıyı hep beraber yaptılar. Ceyda, görülmeye değer bir haldeydi. Otuz iki dişi birden sayılıyordu. Ece sabah sabah annesinin bu sevinç halini hiçbir şeye yoramadı.
"Annecim, gezmeye mi gideceğiz?" dedi çocuk aklıyla.
Yo...
Gezmeye gitmiyorlardı. Babası annesine hediye falan da almamıştı. Eee ne oluyordu öyleyse? Hiçbir şey anlamadı. Kahvaltısını yarım bırakıp papağanının, yanına koştu.
Ali Fırat, kızı ve papağanıyla bir süre vakit geçirdi. Evden ayrılmadan Ceyda bir fırsatını bulup uzun uzun öptü kocasını. "Akşam erken gel" dedi. Ses tonu, söyleyişi, daha fazla açıklama yapmasına gerek bırakmıyordu.
Karargâha gitti. Serkan meselesini ne yapacağına karar veremiyordu. Kafasına sıksa mıydı acaba? Zaten yapmadığı iş değildi. Kimse de hesabını soramazdı ama...+
Adamlarına, hakkında araştırma yapılması konusunda emir verdi.