53. Bölüm: Bahar

94 6 0
                                    

Bahar, çayını dudaklarına götürürken kafenin dip tarafındaki oğlanın hala kendisine bakmakta olduğunu fark etti. Can sıkıntısıyla saate baktı.

"Nerede kaldın aşkım ya" diye söylendi. İstem dışı bir hareketle gözleri kaydı dipteki masaya. Gür kaşlı, yayvan sırıtışlı çocuk bu anı kolluyormuşçasına gözlerini dikti üzerine.

"Üf Allah'ın tipsizi, kız arkadaşı olduğuna şükretmiyor da bir de bana bakıyor!"

Bahar, sırtı kendisine dönük kıvırcık saçlı kızın, tek kaşlı çocuğun kız arkadaşı olduğunu tahmin etti. En çok da bu tiplere kızıyordu. Yahu madem kız arkadaşın var, ona baksana be adam! Bu ne aç gözlülük? Bu ne terbiyesizlik...

Bin bir çeşidini görmüştü. Sanki kendisine hiç bakmıyormuş, hiç ilgilenmiyormuş gibi sağa sola bakan ve saliselik bir anda göz atan ürkek tipler; çevresindeki masaların birinde güzel ve yalnız bir kız olduğunu anladığı anda oturuşunu değiştiren, top sakalını sıvazlayan ve etrafa deruni bakışlar atan, sigara yakan-muhtemelen sosyal bilimler öğrencisi- gizemli tipler.

Yılışık yılışık siritan maymunlar, öküz gibi bakan, hayatlarında kız görmemiş kekolar; bir noktaya odaklanıp, kendi kendine şiir okur gibi dudaklarını kıpırdatan 'bak ben ne kadar mistik bir insanım' mesajı vermeye çalışan ve bu yolla kendisini etkileyebileceğini düşünen hayalperest tipler; son marka cep telefonu yüksek bir hizada tutarak gereksiz yere karıştıran ve göz ucuyla acaba kız bakıyor mu diye izleyen tipler; göz göze geldikleri anda sanki dünyanın en huzurlu, içi saadet dolu insanı oymuş gibi tebessüm eden ve hayatın zevklerinden vazgeçmiş Uzak Doğu'lu bilge edasıyla bakan tipler...

Ercan, kafenin ilk katına hiç bakmadan doğrudan ikinci katına çıktı. Öyle sözleşmişlerdi. Masalara göz gezdirdi. Pencere kenarında oturan sevgilisinin, kafenin loş ortamında ay ışığı gibi parlayan yüzünü gördü. Bahar da görmüştü onu, gülümsüyordu. Masaya yaklaşırken yorgun olduğu rahatça fark edilen ses tonuyla, "Beklettim mi aşkım?" dedi.

Bahar dip masadaki tek kaşlı çocuğa bir bakış fırlattıktan sonra; "Önemli değil aşkım" diyerek dudaklarına bir öpücük kondurdu.

Ercan, bir buçuk metre uzunluğundaki dikdörtgen çantasını duvara dikkatlice dayadı. "Gitar mi aldın?" dedi Bahar.

Sohbet bir süre gitar üzerinde sürdürüldü. Nihayet, laf dönüp dolaşıp 'Hasan ve cinleri' üzerine geldi. Ercan tedirgindi. Bahar ise konuya arkadaş arasındaki bir eğlence olarak bakıyordu. Tehlikeli herhangi bir durum göremiyordu.

"Aşkım, başınıza bir iş gelecek. Uğraşmayın cinle periyle. Hem bu çocuk korkutuyor beni, tarikatçı mıdır, ajan mıdır nedir? Bu kadar samimi olmayın aşkım. Vallahi bilsem getirmezdim yanımıza."

"Abartıyorsun aşkım ya. Arkadaş arasında eğleniyoruz işte."

Ercan bir türlü ikna edemiyordu sevgilisini. "Bebeğim niye anlamak istemiyorsun?" Ercan yalvarırcasına konuşuyordu. "Tehlikeli şeyler bunlar. Adamın kitaplığına baksana, bir sürü büyü kitabı var. Tavandaki o pentagram, sarkan zincirler, ucundaki garip taslar..."

Kısa bir an ne söyleyeceğine karar veremedi. "Normal mi sence? Tepsiden ateş çıkarması normal mi?"

Bahar aynı rahat ifadesini sürdürüyordu. "Hasan biyoenerjisi güçlü bir kişi o kadar. Dünyada bunun birçok örneği var."

Ne dediyse ikna edemedi. Bahar 'Nuh' diyor peygamber' demiyordu. Hasan'a bir türlü güvenemiyordu. Sanki kuzu postunun altında bir kurt gizliydi.

"Şu herif sınava girse de bir an önce gitse..." diye düşündü.

Cin TarikatıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin