Ece Boran dosyası çözülmüşler rafında, en başköşedeki yerini almıştı. Meslek hayatının en karmaşık, zorlu ve bir o kadar da heyecanlı işiydi. Ali Fıratıyla, Ceydasıyla, Ecesiyle tam bir bulmaca gibiydi. Tabi ya... Unutmadan, bir de Serkan Güneri vardı. Yumağın ucu gibiydi bu isim. İlk onu tutup çekmeye başlamış ve çorap söküğü gibi gelmişti gerisi.
Hiç de kolay değildi Ali Fırat'a olanları anlatmak, ama yapması gerekiyordu. Yıkılacaktı, üzülecekti, belki sinirlenecekti ama gerçekler ne kadar acı da olsa öğrenilmeliydi. Hem Ece'nin tedavisi için gerekli olan ortam sağlanmış olurdu.
Doktor muayenehanesinde beklerken Ali Fırat, Zekeriya, Aydın ve Ferdi Giray'la birlikte trafikte akıyordu. Emniyet Müdürlüğü'ne gidip bombacı teröristlerin ifade tutanaklarını almışlardı. Bizzat kendileri de sorgulamak istiyordu ama Arif Paşa'nın kesin emri vardı.
"Kara Zipkalılar karışmayacak, resmi makamlar halledecek" demişti.
Tüm bu gergin süreçte bir de aile problemleriyle uğraşmak Ali Fırat'ı iyice bunaltmıştı. Doktorun görüşme isteğine "Bugün müsait değilim" diyerek yanıt vermeyi düşündü ama ne zaman müsait ki? Son yaşanan olayla birlikte zaman mekân olgusu karmakarışık olmuştu.
"Tamam" dedi. Emniyetten çıktıktan sonra yarım saatliğine uğrayıp sonra karargâha dönmeye karar verdi.
Arabayı otoparkta bıraktıklarında Ferdi Giray "Biz burada bekleyelim" dedi. Ali Fırat'ın özel problemlerini az çok biliyordu. Yanında giderlerse rahatsız olabileceğini düşündü.
"Gelin, çay içersiniz."
Hep beraber muayenehaneye çıktılar. Bir süre oturduktan sonra doktor siyah takım elbisesiyle çıkageldi. Hepsini selamladıktan sonra Ali Fırat'la birlikte odaya geçtiler.
"Nasılsınız Ali Bey?"
"Eh işte!"
"Kızınızın durumuyla ilgili nihayet bir teori oluşturduk."
Yeni başlayan sohbet telefonun sesiyle bölündü. Çok önemli durumlar haricinde telefon bağlanmamasını defalarca tembihlemişti. Keyifsizce kaldırdı ahizeyi.
"Efendim" dedikten sonra bir anda yüzü değişti.
"Şu anda görüşmede olduğumu söyle, daha sonra gelsinler, randevu alsınlar!"
Kaygılıydı. Polisi arayıp aramama konusunda tereddüde düştü. İş yerine gelebileceklerini hiç tahmin etmiyordu.
Doktordaki telaş Ali Fırat'ın gözünden kaçmadı. "Hayrola doktor bey, kötü bir haber mi?" Doktor, polis çağırıp çağırmama konusunu düşünürken Ali Fırat'ın sorusuyla karşılaşınca durumu kısaca anlatmaya karar verdi.
Pendik'te geniş bir arazim var. Birkaç mafya kılıklı herif araziyi satmam için baskı yapiyor. Verdikleri rakam ise değerinin çok altında" diyerek özetledi.
Mafyadır, vurdurur kırdırır, hiç ona göre değildi.
"Kimmiş bunlar, çağırın bir gelsinler bakalım!"
"Neyse konuyu dağıtmayalım. Zaten sekretere görüşmek istemediğimi söyledim."
Doktor konuyu dağıtmak istemiyordu ama gelenlerin beklemeye niyetleri yoktu. Öyle ya, koskoca Erzurumlu Kemikçi Cemal'in adamları randevu mu alırlardı?
Bekleyin' demek kimin haddineydi? Sekreter kız "Doktor Bey şu anda müsait değil" diyemeden paldır küldür içeriye girdiler.
Doktor, korku dolu gözlerle bakıyordu. Ali Fırat gayet rahat ve sakindi. Çizgili takım elbiseli ve kravat takmamış olan iki zibidi onu etkilememişti.