Garip bir sıkıntıyla başladı güne. Erken yatmasına rağmen uykusunu alamamıştı. Ranzanın üst katında, düşme korkusu ve odadaki havasızlığın etkisiyle her uykusu, yabancı bir mahallede yolunu kaybetmişçesine sıkıntı veriyordu.
Nevresim geçirilmiş battaniyeyi kenara attıktan sonra, altta yatan kızın herhangi bir uzvuna basmamaya özen göstererek aşağıya indi. O anda Bahar da doğruldu "Günaydın" dedi kırpıştırdığı gözleriyle.
Aybike "Günaydın" diyerek dolabına yöneldi. Sabun ve havlu alarak koridora çıktı. İlk hissettiği, ciğerlerinin temiz havayla dolmasıydı. Koridorun sonundaki büyük tuvalete girdi. Bir öğrenci yüzünü yıkıyordu. Sabunu lavabolardan birine koydu, havluyu da bacaklarına sıkıştırdı. Ellerini yıkadı. Bir avuç suyu yüzüne çarptı. Yüzünü yıkarken cevşenin kalın ipi aşağı sarkıyordu. Islanmasın diye çıkardı. Lavabonun önüne koydu. Yüzünü iyice yıkadıktan sonra kuruladı.
Kabinlerin bulunduğu diğer kısma geçti ve yan yana sıralanmış kapılardan bir tanesini iterek içeriye girdi. Klozetin kapağını kaldırdı ve kâğıt mendil ile oturacağı yeri sildi.
Yurdun en zorlandığı, en nefret ettiği kısmıydı tuvalet.
Bacaklarının arasındaki soğuklukla ürperdi. Başını eğip baktığında, tüm kasları gerildi. Ani bir refleksle kendini geriye atmaya çalıştı. Klozetin içinden, soğuk derisini bacaklarına ve apış arasına sürterek kocaman bir yılan çıkıyordu. Düşte mi gerçekte mi olduğuna karar veremeyerek, hızla kabinden dışarı çıkmaya çalıştı.
Yılan düşüncelerini okumuşçasına beline dolandı, klozetten kalkmasına izin vermedi. Çığlıklar atmaya başladı. Vücudunu sıkan yılan, çığlıkların kesik kesik ve acı dolu olmasını sağlıyordu. Yılan, başını uzatarak Aybike'nin yüzüyle aynı hizaya geldi. İnce bir çizgi biçimindeki göz bebeklerini Aybike'nin gözlerine hedeflemişti. Çatallı kırmızı dili ileri geri hareket ediyordu.
Aybike aklını yitirmek üzereydi. Nefesi yettiğince çığlık attı. Kabin dışındaki birkaç kız içeriden gelen çığlıklara bir anlam veremedi. Kapıyı çalıp "Aybike, ne oluyor?" dedilerse de "Ah" "İmdat..." gibi kısa çığlıklardan başka bir şey duyamadılar. Yılanın ciğerlerine yaptığı baskı haykırmasını engelliyordu.
Kabin önünde bekleşen kızlardan biri muzipçe kıkırdayarak "Ne yapıyorsun kız içeride?" dedi. Diğer kızlar da gülüştüler. İçeriden hala kısa kısa aralıklarla sesler geliyordu. Kapının önüne gelen Bahar, neler olduğunu anlayamasa da içini bir korku dalgası kapladı. Miray ve Berke'nin ölümündeki dehşet geldi aklına.
Aybike'yi kaybetmek istemiyordu. Bilinçsizce omuzlamaya başladı kapıyı. Bir yandan da Hasan'ın öğrettiği duayı okuyordu. Hafif plastik kapı bir iki darbeden sonra, kilit yerinden kırılarak açıldı.
Yılan, Bahar'ın duayı okumaya başlamasıyla birlikte hızla klozetin içine aktı. Kızlar Aybike'yi perişan biçimde buldular. Kendinde değildi. Her yanı titriyordu. Apar topar hastaneye gittiler.
Doktor durumu normalleşene kadar Aybike'yi gözlem altında tutmak istiyordu. Derin bir travma geçirdiğini, hayaller gördüğünü söylüyordu.
Bahar yaşananların hayal olmadığını düşünüyordu. Klozetin içine akıp giden yılanı o da görmüştü. Hasan'ın bahsettikleri doğru muydu? Cin onları öldürmek mi istiyordu?
Bahar, sevgilisi ile konuşmaya ihtiyacı olduğunu hissetti. Cep telefonunu çıkardı. Telefonun kulağına akseden çalma sesinin bir anda sonlanıp Ercan'ın "Efendim aşkım" demesiyle birlikte Bahar çözüldü ve ağlayarak olayı anlatmaya başladı.
Ercan derhal İstanbul'a gitmeye karar verdi. En başından beri yanlış yaptığını düşündü. Hiç ayrılmamalıydı kızların yanından.
"Hasan ben dönüyorum. Galiba cin Aybike'ye saldırmış."
"Ne? Nasıl olmuş?" Bir anda şok olmuşlardı. Cinlerin musallat olabileceğini biliyordu ama verdiği muska ve duaların onları koruyacağını hesaplamıştı.
Ercan sevgilisinin anlattıklarını aktardı Hasan'a.
"Kızlar kötü durumda. Yanlarında olmam lazım."
"Anlıyorum abi. Sen git. Arabayı da al. Ben nasıl olsa kullanmasını bilmiyorum."
"Sen ne yapacaksın?''
"Bir otobüse atlayıp Konya'ya gideceğim. İmam ve tarikatın kaldığı mahalleye bakıp bombadan arda kalan ne varsa değerlendireceğiz artık. Umarım işe yarar birkaç kitap bulabilirim."
"Ne gerekiyorsa yapalım da şu beladan kurtulalım."
Ercan, Hasan'ı terminale bıraktıktan sonra direksiyonu İstanbul'a doğru kırdı.
Kara Zipkalılar'ın karargâhında, gün yeni gelişmelerle başlamıştı. Muhafızlardan biri elindeki raporla Ali Fırat'ın kapısını çaldı.
"Yeni gelişmeler var komutanım" diyerek dosyayı uzattı. Ali Fırat raporu incelemeye başladı. Önce Baharla Ercan arasındaki telefon görüşmesinde konuşulanları okudu. Bahar isimli kızın 'Aybike'ye cinler saldırdı' diye başlayan açıklaması dikkatini çekti. Ercan'ın "İstanbul'a geliyorum" dediği kısmın altını çizdi. Yanına "Ercan alınsın" diye not düştü.
İstihbarat Aybike'nin durumunu da not etmişti. Doktordan alınan bilgilere göre kız, yılan kılığına girmiş bir cinin kendisine saldırdığını iddia ediyordu.
Ali Fırat operasyon birimine 'Hazır olun' emri verdi.