8. Bölüm: İhanetin kokusu

385 18 0
                                    

Saat 23.30'u gösteriyordu. "Yine geciktik, uyumuştur çocuk" diye düşündü.

Bal rengi otomobil Ataşehir'e girdi. Birkaç dakika sonra C-2 bloklarının önüne geldi. Arabasını park etti ve merdivenleri çıkmaya başladı. Asansörü pek kullanmazdı. İkinci kata geldi. Otomatik sönünce tekrar yaktı. Kapıda Serkan Güneri yazıyordu. "İt oğlu it" dedi ve merdivenleri çıkmaya devam etti. Ceyda kapının açılma sesini duyunca yazmakta olduğu mesajı sildi. Telefonu kapatıp koltuğun yanına attı.

"Hoş geldin canım."

"Hoş bulduk."

Ceyda eşinin elindeki çantayı aldı.

"Geciktin hayatım. Ece'nin gözü yollarda kaldı" dedi. Gülümsüyordu. Çok güzel bir yüzü ve tatlı bir tebessümü vardı.

"Yoldayken bile aklımdaydı ama bugün yine bir sürü mesele vardı. Fırsat bulamadım."

Yatak odasına geçtiler. Ali Fırat üstünü çıkartıyordu. Ceyda dudaklarını büküp sesini de kalınlaştırarak "Bir sürü mesele vardı" diyerek kocasını taklit etti. Soyunmakta olan eşine sarıldı. "Çok mu yoruldun?"

Ali Fırat yatağın üzerine oturdu ve Ceyda'yı da kucağına oturttu. Omuzlarına dökülen sarı saçları, yeşil gözleri, küçük kızlar gibi dudaklarını büze büze konuşması... Baktıkça yüreğinde bir kuş kanat çırpıyordu sanki. Ali Fırat bir öpücük kondurdu dudaklarına. Çok seviyordu karısını.

Ceyda gözlerinin içine bakıyordu, ellerini boynuna dolamıştı. Kafasını sağa sola doğru hareket ettirerek küçük burnunu kocasının burnuna sürtüyordu.

"Maşallah, başbakandan bile yoğunsun hayatım." Muzipçe gülüyordu. Ali Fırat da gülmeye başladı.

"Dalga geçme" deyip poposuna hafif bir şaplak attı.

Nefesleri birbirlerine değerken küçük küçük öpücüklerle süslüyorlardı bu anı.

"Sevgili babacığımıza çok teşekkür ediyoruz" dudaklarından öptü "Akülü arabamızı çok beğendik."

"Sahi onu soracaktım ben de. Satın alınca, bizim arabaya sığmaz diye mağazanın arabasıyla gönderdim. Getirdiklerinde bir problem yoktu değil mi?"

"Hayır hayatım, hiçbir problem yoktu."

"Ece, sevindi mi?"

"Çok mutlu oldu. Keşke burada olsaydın da bir görseydin o halini, nasıl sevindi, nasıl şirinlikler yaptı."

"Şimdi uyuyor değil mi?"

"Çoktan uyudu aşkım."

Ceyda, Ali Fırat'ın kucağından kalktı.

"Hadi aşkım, eşofmanını giyin de biraz televizyon izleyelim" dedi.

Ali Fırat planını o yönde yapmamıştı. "Canım bir iki dosya vardı. Onları inceleyecektim ben."

Ceyda gerginleşti.

"Ne dosyası canım? Zaten gece yarılarına kadar gelmiyorsun."

Ceyda odaya geçti ve üçlü koltuğa oturdu. Televizyonu açıp kanalları taramaya başladı. Ali Fırat gelip eşinin yanına oturdu sonrada kucağına yattı.

"Hayatım, haberleri açsana bakalım ne var?"

"Aman, ne olacak? Kaza, cinayet, yangın... Valla korku filmi gibi!" Bir magazin programını açtı. Ali Fırat ses etmedi. Program yoğun biçimde, onun eli bunun g.tünde tarzında haberler sunuyordu. İlgisizce bakarken, verilen iki isim bir anda dikkatini toplamasını sağlamıştı.

"Ünlü playboy Cenk Ateşdağlı, Horasanlı Holding'in veliahdı Şuvaip Horasanlı ve gece âleminin yeni müdavimi Bülent Pilbudak, yanlarındaki kızlarla kulüpten çıkarken objektiflerimize yakalandılar. İşte gençlerin paniklediği görüntüler..."

Bu da neydi? Büyük şaşkınlık yaşadı. Bülent Pilbudak, Arif Paşa'nın oğlu değil miydi? Cenk Ateşdağlı ile ne gibi bir arkadaşlığı olabilirdi? Şaşkınlığı karısının sorusuyla dağıldı.

"Fırat, çocuğun kreş olayını ne yapacağız?"

Ece anaokulunda mutlu değildi. Okul servisi gelince uyanmamış numarası yapıyor veya tam evden çıkacakken 'çişim geldi' diyerek tuvalete giriyor ve uzun süre çıkmıyordu. Ceyda ve Ali Fırat, çocuklarını farklı bir kreşe vermek istiyor ancak Ali Fırat çok yoğun olduğu için ilgilenemiyordu.

"Canım, bir iki gün içinde bakacağım."

"Bu civarda bir anaokulu varmış. Güzel yer diyorlar. İngiliz öğretmenler çalışıyormuş. Çocuklarla sürekli İngilizce konuşuyorlarmış."

"İyi verelim madem. Baktın mı? Kaç liraymış?"

Ceyda biraz duraksadı. Yüzünde tedirginlik vardı.

"Komşular bakmış."

Ali Fırat irkildi.

"Hangi komşular?" diye sordu. Sesinde biraz önceki sakinlikten eser yoktu.

"Hangi komşular, hayatım?"

Ceyda cevap vermiyordu. Gergin bir ifadeyle televizyona bakıyordu. Ali Fırat sinirlendi. "Yoksa o aşağıdaki lavuk mu?" dedi. Ceyda karşı saldırıya geçti birden.

"Ya hayatım konumuz bu değil şimdi. Çocuğun eğitiminden bahsediyoruz. Nereden çıkartıyorsun Serkanları merkanları?"

El titremesi başlamıştı. Gözleri bir kat daha büyüdü.

"Yahu, bu adam benim ailemle niye bu kadar alakalı?"

"Canım sinirlenme, bir kere laf arasında söylemiştim. Bizim çocuk anaokulundan memnun değil diye. O da gidip bakmış işte, ne olacak? Hemen kötü niyet mi aramak lazım?"

"Bakmasın, üstüne vazife mi?"

Kalkıp bir sigara yaktı. Silahını alıp aşağıya inmek ve Serkan Güneri'nin kafasına boşaltmak istedi bir an.

"Lütfen hayatım ya. Zaten yüzünü gördüğümüz yok. Geldiğinde de kavga etmeyelim."

Cevap vermedi. Sigarasından birkaç nefes daha çekip çalışma odasına gitti. Kapıyı kapadı. Birlikte süpermarkete gidiyorlardı. Çocuğuna çikolata getiriyordu. Evin işleriyle ilgileniyordu. Tüm bunlar kendisi evle pek ilgilenmediği için mi oluyordu, yoksa Ceyda ile aralarında bir şey mi vardı? Bazen adamı kaçırtıp öldürmeyi düşünüyordu. İlkeli ve dürüst bir insandı. Yanlış adım atmak istemiyordu. Acaba abartıyor muydu? Serkan Güneri diğer komşularla da çok samimiydi. Acaba adamın kişiliği mi buydu? İçinde kötü niyet yok muydu? Karar veremedi. 

Cin TarikatıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin