Zekeriya, Ercan'la birlikte odadan çıkınca; geride Ali Fırat, Ferdi Giray, Aydın ve Hasan Öğmen kalmıştı.
Ali Fırat sakin bir ses tonuyla: "Evet Hasan, nereden başlayalım?" dedi.
"Siz nasıl isterseniz efendim, ama her şeyi en baştan konuşmayı tercih ederim."
"Seni dinliyoruz."
Nasıl bir konuşma yapması gerektiğini gelmeden önce düşünmüştü Hasan. Her kelimeyi özenle seçmiş, cümleleri titizlikle kurmuştu. Hayatının geri kalanını etkileyecek olan bu konuşma, çok önemliydi. Derin bir nefes aldı, içinden besmele çekti ve başladı.
Tarikat ile ilgili ilk temasının babası vasıtası ile olduğunu, başarılı bir öğrenci iken şifre çözme faaliyetleri için kendisine kanca atıldığını ve üniversite sınavına girişinin engellendiğini; tarikatın amacının, cinleri kullanarak bir hilafet devleti kurmak olduğunu ve daha birçok şeyi anlattı.
Ali Fırat sabırla dinlerken araya bir soru sıkıştırdı.
"Hasan, bu mantıksız değil mi? Sen hiç cinlerle perilerle kurulmuş devlet gördün mü?"
"Efendim, mantığınız bildiklerinizle sınırlıdır. İnsanın bilmediği bir alanda mantıklı olmaya çalışması, en büyük mantıksızlıktır. Biraz önce içeriye komutanınız Arif Paşa olarak girdiğim anı bir arkadaşınıza anlatsanız, muhtemelen sizi zırvalamakla itham eder.
Tarihte Humaakil cinini harekete geçirerek kurulmuş devletler de vardır, kazanılmış savaşlar da vardır. Yakın tarihten örnek vermek gerekirse: Kıbrıs Savaşı'nda Türk uçaklarının teknolojisi üst seviyede olmasa da şaşılacak şekilde tüm hedefleri on ikiden vurdukları görüldü. Savaştan sonra bazı pilotlar uçağın içerisinde aksakallı ihtiyarların belirdiğini ve kendilerine, bomba atmaları gereken anı söylediklerini açıkça belirttiler ama devlet bu olayı örtbas etti.
Çanakkale Savaşı'nda da gelen büyük bir bulutun İngiliz askerleri üzerine çöktüğü ve İngiliz birliklerinin tamamıyla yok olduğu, İngiltere Kraliyet Kütüphanesi kaynaklarında açıkça belirtilmektedir."
Ali Fırat daha fazla dayanamadı."Kıbrıs Savaşı da Çanakkale Savaşı da kahraman Türk milletinin tarihte yarattığı mucizelerdendir. Anlattığın palavraları bazı şeriatçı ve liboş çevreler bilerek uyduruyor. Amaçları, Türk ulusunun reflekslerini zayıflatmak."
Düşüncelerini temellendirecek bilgilere sahip olsa da polemiğe girmenin kendisine hiçbir fayda sağlamayacağını, aksine zarar vereceğini hissetti. Tartışarak mesafe alamazdı. Havayı yumuşatmalıydı.
"Efendim tarikat bu fikirlere inanıyor ve cinlerle ilgili çok yoğun faaliyetleri var. Bir gün mutlaka hesaplaşacaklarını düşünüyorlar." Hasan bardağından birkaç yudum sun içtikten sonra konuşmaya devam etti.
"Tarikatın cinlere hükmetme amacı hilafet devletini kurmak içindi. Ancak, cinler hâkimiyet altına alındıkça farklı amaçlarda da kullanılmaya başlandı. Özellikle Tarikat kurucularından Hacı Halit Nurullah'ın öldürülmesi dönüm noktası oldu. O andan itibaren tarikat cemaate savaş ilan etti."
"Tarikatın cemaatle ne problemi var?"
"Efendim, cemaatin kuruluşunu, gelişimini, faaliyetlerini ve hedeflerini biliyorsunuz değil mi?"
"Elbette. Ama sen, bilmiyormuşuz gibi anlat."
"Tabi efendim. Ben sadece aynı şeyleri tekrar etmemek adına söylemiştim."
Odadakiler dikkatle dinlerken Hasan, tarikat ve cemaat arasındaki çekişmeyi anlatmaya başladı.
"Cemaat ilk kurulduğunda amatör ruhla hareket ediyordu. Hilafet ülküsüne gönülden bağlı ve bu uğurda ölmeye hazırdılar. Ateşdağlı ailesinin liderliğinde hilafet adına birçok girişim oldu ancak hiçbiri başarıya ulaşamadı. İllegal olarak Kara Zıpkalılar, legal olarak da İstiklal Mahkemeleri tespit edilen tüm üyeleri temizlediler. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki girişimler hep başarısızlıkla sonuçlandı. Bu durum cemaatin politikasında değişiklikler getirdi.