O uzun geceden sonra bir gün daha kaldılar villada. Koruma müdürü yalıdaki güvenlik ekibiyle sürekli görüşüyordu. Olağandışı bir durum yoktu.
Villadan ayrılıp Halim Paşa Yalısı'na döndüler.
Cihangir Ateşdağlı cemaatin üst yönetimiyle son olayları değerlendirecekleri bir toplantı yapmayı düşünüyordu. Ulular Meclisinin birçok üyesini aradı. Ne ev ne iş yeri ne de cep... Hiçbir numaradan ulaşamadı.
Meclisin her üyesi bir grubun başındaki kişiydi. Finans, eğitim, propaganda, sanayi, dış ilişkiler... Devlet bakanlıkları gibiydiler. Cihangir Bey hiçbir numaradan ulaşamayınca başında bulundukları grupları aradı.
Hiçbir şekilde ulaşamadı. Anlaşılan, cinayet haberini alan üyeler sırra kadem basmıştı. 'Beyzadelerimizin canı pek tatlıymış' diye söylendi kendi kendine. Cemaatin yaşadığı dönüşümü düşündü. Babası, amcası veya dedesi döneminde olsaydı bu olaylar, o gece toplanılır ve nasıl intikam alınacağı, nasıl hareket edilmesi gerektiği üzerine konuşulurdu. Suçluları cezalandırmak için cemaatin fedaileri özel olarak hazırlanırdı. Ya şimdi... Başta kendisi, her üye bir yana savrulmuşlardı.
Ramazan Özhan ve İbrahim Ilgar'ın cenazeleri öksüz kalmıştı. Aileleri ve cemaate mensup binlerce insan vardı ancak ulular meclisinin hiçbir üyesi yoktu. Cihangir Bey de cenazenin kaldırıldığını televizyondan öğrendi. İçi burkuldu.
Oğlunu yanına aldı. İlk durak finans grubuydu. Sonra eğitim grubu. Bu iki gruba bağlı tüm şirketlerin genel müdürleri yeni başkanla tanıştılar. Cenk Ateşdağlı.+
Genel müdürler, magazindeki şaşalı hayatıyla tanıdıkları; araba ve mankenlerden başka bir ilgi alanı olmadığını düşündükleri bu gencin, grup başkanlığına getirilmesini bıyık altından gülerek karşıladılar.