Delilleri inceleyen cinayet masası dedektifleri hiçbir ize ulaşamadılar. İlginç dillerde yazılmış bir sürü eski kitap vardı. Ne olduklarını tam olarak anlayamadıkları bu kitapları okuyamadıkları gibi, ilk anda okutacak bir uzman da bulamamışlardı.
Otopsi raporları enteresandı. Rapora göre, hiçbir kesici aletin izi yoktu ve deri altında yoğun hava basıncının oluşturduğu oksijen yanıkları vardı. Çocukların derisini yüzen şey 'hava'ydı.
Dedektifler, Ramazan Özhan ve İbrahim Ilgar ile başlayan garip cinayetlere bir yenisinin daha eklendiğini düşündüler. Evin tapu kayıtları incelendiğinde, iki ay önce el değiştirdiği ve Konya kökenli bir şahsın aldığı anlaşıldı. Bu kişi radikal İslamcı faaliyetlerden dolayı fişlenmişti. Cinayet dosyasına 'tarikat hesaplaşması
olabilir notu düşüldü.Kara Zipkalılar, emniyetin yaptığı incelemeleri titizlikle Ali Fırat'a ulaştırdı. Cinayetin işlenişindeki detaylar ve ne olduğu çözülemeyen kitaplar dikkatini çekti.
Ali Fırat raporda bahsi geçen kitapların karargâha getirilmesini emretti. Kendisi de cinayetin işlendiği evi görmek üzere yola çıktı.
Evin içi merakını kamçıladı. Davut yıldızının çeşitli açılardan fotoğrafını çektirdi. Duvardaki posterlerin de fotoğrafını aldı. Ferdi Giray'a dönerek,
"Ferdi burada yaşayan bir çocuk varmış" biraz düşünür gibi yaptı ama hatırlayamadı "Neydi ismi?"
"Hasan, komutanım."
"Evet, Hasan! Nerede o? Tutuklu mu?"
"Gözaltına alındı ama cinayetle ilgisi olmadığı anlaşılınca serbest bırakıldı."
"Nasıl yani? Ulan, böyle adam serbest bırakılır mı? Şu odanın haline bak! Satanist midir, büyücü müdür, tarikatçı mıdır ne olduğu belli değil!"
"Polisin yapabileceği bir şey yok komutanım. Malum, Avrupa Birliği uyum kriterleri."
"Haaa, şu hikâye!"
Ali Fırat evin penceresinden İstanbul'a baktı. Ufuklarda Avrupa'yı görüyormuşçasına kıstı gözlerini.
Kriterini siktiklerimini!" diyerek öfkeyle savurdu sözlerini.Bir sigara yaktı.
"Bu heriflerin kıçı değerlidir. Bize iti kopuğu salın derler. Kendi ülkelerinde bir şey olsa hemen vur emri çıkartırlar."
"Haklısınız komutanım" dedi Ferdi Giray.
Muhabbet Avrupa Birliği'ne kaymıştı. Zekeriya ilgisizdi. Davut yıldızını ve kitapları incelemeyi tercih ediyordu. Aydın dikkatle Ali Fırat'ı dinlerken bir yandan da film afişlerini düşünüyordu.
"Ferdi, siz bu çocuğu alın. Bu şekiller, kitaplar neymiş öğrenelim. Ben tanımam öyle gözaltı süresi falan! Ulusal güvenlik söz konusuysa kanun manun teferruattan ibarettir."
"Emredersiniz komutanım" dedi Ferdi Giray.
Ercan ve Hasan arabalarını Bursa'ya doğru sürmeye başladılar. Hasan, evi incelemek istiyordu. Girmesinin yasak olduğu o odada belki çok özel kitaplar veya şifreler olabilirdi. Hatta kuzu derisi bile... Onca zamandır neden o odaya girmediğine şaşırdı. Ne de çok korkmuştu İmam'dan. O korku ki yaşadığı renksiz hayatın demir kafesiydi.
Ercan direksiyon sallarken bir yandan da çeşitli düşüncelerle boğuşuyordu.
Cin min işleriyle kafayı bozmuş, ruhsal problemleri olan ve sosyal özürlü bir genç olarak görmüştü Hasan'ı. Evde yaptığı gösteriyi ise bir tür illüzyon veya biyoenerji olarak değerlendirmişti.