Ercan her sabah yaptığı idmanını bitirdikten sonra duş aldı. Havluyu beline sarıp aynanın karşısına geçerek saçlarını kurutmaya başladı. Yer yer beyazlamaların başladığı uzun dalgalı saçları, jöle sürünce ne kadar mükemmel oluyorsa bu haliyle bir o kadar kötüydü.
Saçlarını kuruturken bir yandan da kaslarına bakıyordu. Profesyonel vücutçular gibi kas yığını değildi ama fena da sayılmazdı. Havluyu atıp "Tazmanya Canavarı" resimli baksırını giydi. Kısık sesle "İlahi aşkım ya..." diyerek gülümsedi.
Baksırı giydiği ilk gün Bahar "Sende kalayım" diyerek üst kattaki dairesine çıkmamıştı. Sıklıkla tekrarladıkları sevişmelerden biri daha yaşanacaktı.
Yine uzun öpüşmelerden ve birbirlerinin kulaklarına fısıldadıkları 'seni seviyorum'lardan sonra, Bahar Ercan'ın şortunu açıp da 'Tazmanya Canavarı' baksırını görünce kahkaha krizine tutulmuştu.
"Beğendin mi aşkım? Yeni aldım."
"Ay çok beğen... hihihihi!"
"Güzel değil mi aşkım?"
"Güzel güzel hahahah!"
O gün ikisi de çok eğlenmişti. Rutin sevişmelerini farklılaştıran bir olay olmuştu.
Siyah kolsuz atletini giydi. Telefonunu alıp 'kardelen' rumuzuyla kayıtlı numarayı aradı. Karşısında Bahar'ın uykulu sesi vardı.
"Canım kahvaltı hazırlayacağım, hadi gel sen de."
Üç yıldır devam ediyordu ilişkileri. Ercan edebiyat üçte Bahar ise fizik dördüncü sınıftaydı. Çok iyi anlaşıyor ve seviyorlardı birbirlerini. Bahar okuldan arkadaşı Miray ve Aybike ile kalıyordu. Ercan ise sınıf arkadaşı Berke ile aynı evi paylaşıyordu.
Ercan ile Bahar gibi Miray ile Berke de sevgiliydiler. Ayrı evlerde olsalar da çoğu zaman beraberdiler.
Yarı profesyonel bir aşçıydı Ercan. Lise yıllarında halasının yanında kalırken öğrenmişti mesleği. Halası Taksim Dedeman'da aşçıydı. Ercan okuldan sonra hemen eve gelir başka yere gitmezdi. Büyük şehrin ürküntüsünden olsa gerek pek çekingen davranır, dışarılarda gezemezdi. Halası da evde sıkılmasın diye otele götürürdü.
Zamanla otelin mutfağındaki tüm personel bu sevimli çocuğu benimsedi. Ercan bir iki yıl içinde işi iyice kaptı. O günleri düşündükçe dua ediyordu halasına. Şimdiki ekonomik rahatlığını ona borçluydu. Haftada iki gün çalışarak tüm masraflarını karşılayabilecek kadar para kazanıyordu.
Aşçılıktan kazandığını arttırabilirse internetten müzik aletleri satın alıyordu. Kelepir aldığı gitar, amfi, pedal gibi aletleri daha sonra iyi fiyatlardan satıyordu. Kendisi de akustik gitar çalıyordu.
Kahvaltılarına devam ediyorlardı ki afyonunu patlatamamış biçimde Berke girdi mutfağa. Gözlerini kırpıştırıyor, esniyor, geriniyordu. "Günaydın" dedi geveleyerek.
"Abi hayırdır ya? Saati falan mı yanlış gördün. Öğlen olmadı daha!" Ercan ev arkadaşının çok uyuma huyuna takılıyordu.
Berke, kenarını taşırarak bir bardak çay doldurdu.
"Sahi lan niye erken kalktın? Hasta falan mısın? Sınav mı var?"
"Tövbe estağfurullah" dedi Berke. Sinirli sinirli uzatarak.
"Valla merak ettim. Söylesene! Pandaların çiftleşmesi gibi bir olay oğlum senin erken kalkman!" Bu defa Bahar da güldü. Tutamadı kendini. Berke uykulu gözlerini dikerek,