52. Bölüm: Aşk Cini

117 5 0
                                    

Aşk cini Urumhamatahayil'i hâkimiyeti altına alabilmek için çalışıyordu. Uzun Firdevsi, Davetname isimli eserinde birçok bilgi vermiş ancak hangi duanın kaç defa okunacağı ve ateşte yakılacak kâğıda ne yazılması gerektiğini belirtmemişti.

Zaten asıl mesele de buydu. Hasan hüddamlığını ilk defa çıkarı için kullanacaktı.

"Klak", "Klak" sesleri eşliğinde yeni bir bağlantı keşfedildi. Bilgisayara gönderilen bilgilerin çıktısını aldı. 19 çerçevesini uyguladı. Sorun yoktu. Elde ettiği cümleleri yazdı. Birbiriyle ilintileri olup olmadığını kontrol etmeye başladı. Tam emin olamasa da şifreyi çözmüş olabileceğini düşündü.

Urumhamatahayil için yazdığı papirüsü aldı. Çevresini, çözdüğü şifrelerle doldurdu. Kâğıdı yer sofrasındaki Arami tasının tam
üstüne koydu. Soluk renkli alev alttan alttan vuruyordu. Güneş gibi parıldayan kâğıdın rengi odanın içini doldurdu. Harfler yavaşça dağılıyordu.

Kendi içinde kaynaşan çizgiler alttan alevin parlattığı noktada toplanmaya başladı. Bir çehre oluşuyordu. Kaynaşan harflere ve oluşmakta olan çehreye dikkatle baktı. Bir anda irkilip kendini geriye attı. İnce çizgilerin oluşturduğu çehre korkunç bir şeytana dönüşmüştü. Hiddetten kızarmış gözleri ve akmakta olan irinleriyle tiksinti verici bir görüntüsü vardı. Üzerinde koruyucu gömleği ve muskası vardı ama yine de şeytanla göz göze gelmek içini ürpertmişti.

Odayı yoğun bir isi ve çığlık kapladı. Şeytanın çehresinin belirdiği kâğıt, yavaş yavaş yanıyordu. Tasın zayıf alevi nihayet kâğıdı delip yukarı çıkmayı başarmıştı. Feryat gittikçe yükseliyordu. Etleri eriyip dökülmekte olan ve haykıran bir beden çıkıyordu yanan kâğıttan. Kâğıttan kurtulmak istiyor ama yukarıdan sarkan tasların alevlerini aşamıyordu.

Şeytan feryatlar içinde ölüyordu. Hasan gözlerini kapadı, manzara artık dayanılmaz olmuştu. Biran önce kâğıdın yanmasını ve şeytanın ölmesini beklemeye başladı. Isı ve pis koku yok oldu. Kâğıt tamamen yandı. Şeytan ölmüştü.

Derin bir oh çekti. Demek ki bulduğu şifre Urumhamatahayil'in şifresi değildi. Uzun Firdevsi tarafından o cini ele geçirmeye çalışan kişileri helak etsin diye yerleştirilmiş şeytandı.

Başını çarpmamaya dikkat ederek kalktı. Urumhamatahayil'i emri altına alacağı anın yaklaştığını hissetti. Kâğıt mendilden bir adet çıkarıp yüzünü sildi. Telefonu çalmaya başladı.

Melodiden arayanın İmam Sait olduğu anlaşılıyordu. İsmi eskisi kadar korkutmasa da yüreği çarptı. "Ne diye arıyor acaba?" diye düşündü. Urumhamatahayil'i çıkarmaya çalıştığını mı hissetmişti? Yok canım... Nasıl hissedebilirdi ki?

Telefon hala çalıyordu.

"Efendim?"

"Selamünaleyküm oğlum."

"Aleykümselam hocam."

"İnternete geç de konuşalım evladım."

"Hocam, bilgisayarların dördünde de tarama yapıyorum..."

Hasan internete giremezdi. Bütün güç kitapları tarayan programa sarf ediliyordu. İmam, Hasan'ın çalışma yaptığını anladı. Zaten o da çalışmaların seyri ile ilgili bilgi alacaktı.

"Oğlum çözdün mü şifreyi, hapsettin mi Humaakil cinini?" Büyük bir heyecan duydu. Birkaç gün önce arayıp bütün çalışmaların Humaakil cinine yoğunlaşmasını istemişti. Bu cin, kendi âleminin en güçlüsüydü. Devlet kurmak isteyen kişi Humaakil'i hâkimiyeti altına alabilirse mutlaka muvaffak olurdu. Bu sırrı bulmak tüm büyü âlimlerinin rüyalarını süslüyordu.

Tarihte bir defa çözülmüştü. O da Haçlıların Kudüs'ü işgali ve İslam âlemini acıya boğan günlerin tesiri ile bir araya gelen büyü âlimlerinin cini çıkarıp, yıldızı yükselen komutanlardan Selahaddin Eyyübi'nin hizmetine vermesi ile vuku bulmuştu. Devletini kuran genç Selahaddin, Kudüs'ü fethettikten sonra, halk arasında şöhretini kıskanan büyücülerden birinin "Onu adam yapan biziz" diye konuşması ile telaşa düşmüş ve gerçeklerin ortaya çıkmasıyla tüm itibarını yitireceğini düşünerek Humaakil'i çıkaran büyücüleri bir gece yarısı operasyonuyla tutuklamıştı.

Suçlama "Papaya casusluk ve gizlice Hıristiyan olma" idi. Ertesi gün askeri mahkemede yargılanmış ve "Vatana ihanet" suçlamasıyla tümü idam edilmişti. Bu hadise Humaakil'in şifresini sonsuza kadar tarihin karanlıklarına gömmüşken büyücülerden birinin bıraktığı şifreli bir pusula Uzun Firdevsi'nin eline geçmiş ve ancak yıllar sonra o gün yaşanan olayın sırrı çözülebilmiştir.

İmam, Humaakil ile birlikte son noktaya ulaşacaklarını düşünüyorlardı. Hasan'dan cevap gelmeyince yineledi sorusunu:

"Humaakil'i çözdün mü evladım?"

'He anasını satayım, çözdüm!" diye geçirdi içinden. Sanki bir tek onun işi önemliydi. Şunu çözdün mü bunu çözdün mü? 'Ulan burası çözüm merkezi mi pezevenk! demek istedi. Eskiden de İmam'a sinirlenirdi ama küfretmeyi düşünemezdi. Hemen tövbe edip kızardı kendi kendine.

Şimdi iyiden iyiye uyuz olmaya başlamıştı. Başından savmak için, "Evet hocam, Humaakil ile uğraşıyorum ama daha çözemedim!" dedi.

Üzüldü İmam Sait, bir an şifrenin çözüldüğünü zannetmişti. "Tamam, evladım çalışmalarına devam et" dedi. Hasan'ı Allah'a emanet ettikten sonra telefonu kapadı. Hasan bilgisayara yönelecekti ki telefon farklı melodide bir daha çaldı. Arayan Aybike'ydi.

"İşin yoksa bize gelsene" diyordu. Aslında bir sürü işi vardı ama bu teklif de reddedilmezdi.

Cin TarikatıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin