4. Bölüm: Toplantı

809 20 0
                                    

Bulutlar gökyüzünü kapatmıştı. Damlalar sicim gibi düşüyor, rüzgârın da etkisiyle camları dövüyordu.

Cihangir Ateşdağlı, perdeleri çekerek camın üzerindeki buharı eliyle sildi. Yağmuru ve şehir manzarasını izlemeye başladı. Camı açtı. Rüzgârın savurduğu damlalar yüzüne çarpıyordu. Çocukluğundan beri çok severdi yağmuru. Hafif bir tebessüm belirdi dudaklarında. Pencereyi kapatıp dairenin içinde yürümeye başladı.

Köklü bir aile olan Ateşdağlıların reisi Cihangir Ateşdağlı orta boylu, esmer ve oldukça şişman bir adamdı. Yanakları tombuldu ve gerdanı da epey çıkmıştı. 60'lı yaşlarda görünüyordu. Saçlarının büyük kısmı dökülmüştü.

Saatin 18.30'a geldiğini gördü. Toplantı 19.30'daydı. "Yağmur, trafik derken anca gideriz!" dedi kendi kendine.

Korumalarıyla beraber otelden çıktı. Şoför arabayı kapıya yaklaştırıyordu. Aracı beklerken korumalardan biri şemsiye açtı. Cihangir Bey, üzerine tutulan şemsiyeyi eliyle hafifçe itti. Koruma bu duruma alışık olduğu için garipsemedi.

Özel yapım zırhlı aracına bindi. Korumalardan biri ön koltuğa oturdu. Diğerleri ise dörder dörder ayrılıp iki siyah cipe bindiler.

Mercedesler, BMW'ler, cipler ve birçok araç Comson Holding'in park yerinde toplanmıştı. Park yeri, otomobil fuarını aratmıyordu. Lüks arabaların içerisinde Renault-19 hemen göze batıyordu.

Toplantı masasını yirmiye yakın orta yaşın üstünde adam çevrelemişti. Başköşedeki Cihangir Ateşdağlı yanındakilerle sohbet ediyordu.

İmam Sait en uçtaki koltukta; tespih çekiyor, önüne bakıyordu. Toplantıya katılanların büyük bir kısmı sinekkaydı tıraşlı ve takım elbiseliydi; ama o, saçlı, sakallı, sarıklı ve cübbeliydi.

Üyeler, yapılan yatırımlardan, alınan arabalardan, çocukların yurtdışındaki eğitiminden bahsediyordu. İmam Sait iyice sıkılmış, tiksinti duymaya başlamıştı. Teker teker yüzlerine tükürmek geliyordu içinden.

Salondakiler, Cihangir Ateşdağlı'nın sesiyle toparlandılar.

"Çok değerli bir kardeşimizi toprağa verdik. Tüm cemaatimizin ve Ulular Meclisi olarak siz değerli üyelerin başı sağ olsun."

Üyeler sessizlik içinde dinlenmeye devam ediyordu.

"Özellikle de Sait Haykıran kardeşimizin başı sağ olsun."

İmam, elini kalbinin üstüne kapatarak "Allah razı olsun" dedi.

Ateşdağlı, yüzündeki yapay üzüntüyle konuşmaya devam etti.

"Halit Nurullah davamıza büyük hizmetlerde bulundu. Cemaat içerisindeki çalışmalarıyla herkesin takdirini ve hayranlığını kazanmış o müstesna insanı hiçbir zaman unutmayacağız. Toprağı bol olsun. Ruhuna Fatiha!"

Herkes Fatiha'yı okudu ve ellerini yüzlerine sürerek "Amin!" dedi. Ateşdağlı devam etti:

"Bu hain cinayet gösteriyor ki çok dikkatli hareket etmeliyiz ve bireysel eylemlerden sakınmalıyız. Sakin olmalı, tüm çalışmalarımızı serinkanlı biçimde yürütmeliyiz."

Üyeler konuşmaya ilgisizlerdi. Dikkatle dinleyen bir iki üye hariç büyük çoğunluğu önündeki kâğıt kalemle oynuyordu. Hafifçe sakalını kurcalayan İmam Sait, iyice sinirlenmişti.

Ateşdağlı bir iki yudum su içtikten sonra konuşmasına devam etti.

"Kara Zıpkalılar üç yıldır sessizdi. Ancak Hacı Halit'in başına gelenler bu katiller güruhunun hala faal olduğuna işarettir."

Ateşdağlı gözlerini üyeler üzerinde gezdirerek, "Hepinizin, başında bulunduğu grubu büyük bir gizlilikle yönetmesi gerekiyor. Bu karmaşık dönemde her zamankinden daha dikkatli olmalıyız" dedi.

İmam Sait, cemaatin geçirdiği büyük değişimi düşünüyordu. Salonun lüksüne, oturduğu koltuklara, masaya ve üyelerin giyim kuşamına baktı. Garajdaki pahalı arabaları düşündü. Büyük bir mücahidin öldürülmesinin ardından yapılan havadan sudan sohbeti tiksintiyle karşıladı. Üzülmek, dövünmek, intikam yeminleri etmek gerekirken şu tavırlara bak, diye düşündü.

Finanstan sorumlu, eski milletvekili Ramazan Özhan söz aldı.

"Cemaat çok büyüdü. Bütün faaliyetlere tam anlamıyla hâkim olamıyoruz. Bu da önemli sorunlara yol açıyor. Bilgimiz dâhilinde olmayan yapılanmaları engellemeliyiz."

Ulular Meclisi'nin birçok üyesi Ramazan Özhan'a onaylayan gözlerle bakıyorlardı. Eğitim grubu sorumlusu İbrahim Ilgar elindeki kalemi masaya koyarak,

"Verdiğimiz kayıp bize şunu gösteriyor ki merkezi otoriteyi güçlendirmeliyiz. Ulular Meclisi'nin onayı olmadan hiçbir faaliyet yapılmamalı. Rahmetli Hacı Halit birçok Kur'an kursu açmakta ve öğrencilerle çeşitli yapılanmalar içerisine girmekteydi. Ne cemaatin ne de eğitim grubunun sorumlusu olarak benim hiçbir bilgim yoktu."

İmam sinirine hâkim olamayarak, "Halit Nurullah üç beş tane Kur'an kursu açtı ve gariban öğrencilere burs verdi diye mi öldürüldü?" dedi. Genizden gelen boğuk sesi tüm salonu doldurdu.

İmam Sait toplantılarda hemen hemen hiç konuşmazdı. Söylemek istediklerini önceden Halit ile kararlaştırırlardı ve toplantıda Hacı Halit konuşurdu. Ama artık yalnızdı. Gizemli tavrı, üyeleri her zaman ürpertmişti. Konuşmasına alışık olunmadığı için kısa bir sessizlik oldu; İmam Sait devam etti:

"Eğitimle ilgili faaliyetlere girmek madem bu kadar tehlikeli, beş yüz dersane ve yüzlerce okul size bağlıyken Kara Zıpkalılar size niye ilişmiyor?"

İbrahim Ilgar masadaki kalemi eline almış, sinirli sinirli çevirirken: "Ben eğitim faaliyetleri ile uğraşmak tehlikeli, demiyorum. Cemaatin bilgisi olmadan neidiğü belirsiz davranışlarda bulunmaktan bahsediyorum!" dedi.

İmam büyük bir nefretle Ilgar'a baktı. Cihangir Ateşdağlı yumuşak bir ses tonuyla,

"Muhterem arkadaşlar, bu acılı günümüzde tartışmaya değil, kenetlenmeye ihtiyacımız var" diyerek gerginliği yumuşatmaya çalıştı.

Ateşdağlı'nın konuşmasından cesaret alan İbrahim Ilgar,

"Kenetlenmek için de Ulular Meclisi'nden habersiz hiçbir şey yapmamak gerekir efendim" dedi.

"Elbette!"

Üyelerden, başka konuşanlar da olmuştu. Birçoğu merkezleşmenin öneminden, tüm çalışmayı tek elde toplamaktan bahsetti.

İmam yapılan konuşmaları büyük bir kinle ve iğrenerek dinledi. En çok zoruna giden de Ramazan Özhan'ın "Yaaa, işte böyle olur!" manasındaki konuşması oldu.

"Meclisin haricinde yapılan tüm çalışmalar hem davamız hem de kişinin kendisini riske sokuyor. Sürüden ayrılanı kurt kapar."

İmam, son söze dayanamadı.

"Halit Nurullah'ın sürüden ayrıldığını kurtlara kim söyledi acaba Ramazan Bey?"

Cihangir Ateşdağlı konuşmanın kötüye gideceğini düşünerek hemen müdahale etti. Ne şiş yansın ne kebap yansın misali üç beş laf ettikten sonra toplantıyı bitirdi.

Cin TarikatıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin