Dördüncü bardak çayı yudumluyordu. Kimisi süngerine kadar yanmış, kimisi de 2000 yazısına gelmeden söndürülmüş yedi adet izmarit vardı küllükte. Koltuğa yaslanıp birkaç santim uzaktan baktı masadaki dosyalara. Profesörlerin, Hasan'ın kitaplarıyla ilgili görüşlerini içeren raporları okumayı nihayet bitirmişti.
İlgisini çekenleri not ettiği kâğıdı aldı. Etkilendiği ilk rapor Prof. Dr. Gülay İmraz'ın 'taslar' ile ilgili düşünceleriydi.
Muhafızların söylediğine göre Gülay Hoca, tasları görünce küçük dilini yutacak gibi olmuştu.
"Aramiler, üzerinde dualar yazılı bu taslarda mum yakarak, kötü ruhları yok ettiklerine inanırlar. Arumilerden günümüze kadar ulaşmış olan kil tabletlerde ve daha sonra çeşitli parçömenlerde bu husustan sıkça bahsedilir. Aslında tas içinde ateş yakmanın bir boyutu da ateşe atfedilen kutsallık..."
Ali Fırat raporu tekrar okuduktan sonra tası aldı eline. Sağını solunu kurcaladı.
İlgisini çeken raporlardan ikincisi "Buni Risalesi" isimli kitabın gösterildiği profesörün yazdıklarıydı.
"Buni Risalesi, Havas kitaplarının en önemlilerinden birisidir. 1200'lü yıllarda Cezayirli Ebul Abbas Ahmet Bin Yusuf el Kuruşi el Buni tarafından yazılmıştır. Buni, Havas ilmini en ince detayına kadar incelemiştir. Sihir, büyü, muska, cin gibi konularda dünyadaki en temel kitaplardan biridir. Tarih sürecinde birçok maceraperest Buni Risalesi'ni ele geçirmeye çalışmıştır. Ancak kitabın içindeki esrar hala çok yoğun..."
Ali Fırat 1200 sayfalık Buni Risalesi'ni aldı eline. Sayfalarını alelade çevirdi. Ayırdığı raporlardan bir diğerini aldı.
"Davetname isimli kitap Uzun Firdevsi' tarafından 15. yy.da yazılmıştır. Uzun Firdevsi, devrin en büyük cin àlimidir. Cinlere olan ilgisi babasından ve dedesinden kalmadır. Her ikisi de çevrelerinde kabul görmüş hüddamlardandır. Uzun Firdevsi babasının ve dedesinin çalışmalarına da kitabında yer vermiştir. Kitabın isminin Davetname olması anlamlıdır.
'Name' ile kastedilen bazı duaların bir araya getirilerek okunmasıdır. Bu dualar okunduktan sonra eğer başarılı olunmuşsa yani doğru duaların doğru kısımları okunmuşsa, cinler köle olurak kullanılabilir. Hüddamlığın temeli bu mantığa dayanır. 'Ebced', tremil' ve 'cifir' kullanılarak yazılı metinlerin
sayı değeri alınır. Bu değerlere göre de şifreler oluşturulur.Davetname'de birçok cinin nasıl hizmet altına alınacağı açık açık yazarken, büyük ve önemli cinlere ne şekilde tesir edileceği şifreli biçimde açıklanmıştı.."
Aynı profesör kitabın arasındaki parşömenlerle ilgili açıklamalar yapmıştı. Ali Fırat bu açıklamaları da okudu.
"Üç parşömen, üç önemli cine nasıl emir verileceğini gösteriyor. Birincisi Urumhamutahayil'Bu cinin işlevi, insanları birbirine âşık etmek! Doğru biçimde emir verebilirsek istediğimiz kişiyi kendimize aşık edebiliriz..."
İkinci parçömenle ilgili notları okumaya başladı.
"Bu parşömende yine büyük bir cinin davet şifreleri vur. Ebyaz isimli cinin, düşmanları öldürme konusunda uzmanlaştığına inanılıyor. Her kim ki bu cini hükmü altına alırsa düşmanlarını perişan eder. Ebyaz göz açıp kapayıncaya kadar her birinin kanının akıtır."
"Son parşömen HUMAAKİL ile ilgili. Kitaba göre Humaakil, cin âleminin en önemli ve en tesirli cini. Eğer ki bu cin hizmet altına alınabilirse, cine hükmeden kişi mutlaka bir devletin lideri olur, eski devirlerde 'saltanat cini' olarak da adlandırılan bu cin, kitapta belirtilene göre şifresi çözülmesi en zor olan cindir..."
Profesör tüm açıklamalarına bir de şu cümleyi eklemişti:
"Bu kitapları veya parşömenleri geçmişten kalan folklorik çalışmalar olarak değerlendirmek gerekir. Birçoğu o zamanki insanların merakından ileri gelmektedir. Yoksa doğruluğu ispatlanmış herhangi bir cin kitabı yoktur. Saygılarımla."
Ali Fırat raporu bırakarak sigaraya uzandı. Ağzı çamur gibi olmuştu ama yine de yaktı.
"Bu çocuğun amacı ne?" diye sordu kendi kendine. Profesörlerin yazdığına göre metinlerin kimi Arapça, kimi İbranice, Keldanice ve Aramice'ydi. Bu kadar dili nereden biliyordu. Hadi Arapça ve İbranice günümüzde de kullanılıyordu ancak Keldanice ve Aramice çok eski dillerdi.
"Hasan, Hasan, Hasan, Hasan, Hasan" dedi kendi kendine.
"Ulan az derdimiz varmış gibi, bir de sen..."
Cinleri hükmü altına alarak neye ulaşmaya çalışıyordu? Amacı devleti ele geçirmek miydi? Veya birilerini öldürmek miydi? En ilginç gelen de aşk cini Urumhamatahayil idi. Hasan devleti ele geçirmeye çalışırken bir yandan da aşk meşk işleriyle mi ilgileniyordu? Evinden getirdikleri deliller arasında üç kızın fotoğrafı vardı. Fotoğrafların çevresine Arapça bir şeyler yazılmıştı. Acaba bu kızları mı kendine âşık etmek istiyordu. Kızlardan biri ölmüştü.
Yavaş yavaş düşüncelerini toparlıyordu. Apaçık ortaya çıkan bir şey vardı ki bu çocuk sıradan biri değildi. Ne amaçlarla bu faaliyetlerle ilgilendiği, arkasında nasıl bir örgütün bulunduğu mutlaka öğrenilmeliydi.
Masanın üstündeki raporları karıştırdı. "YHVH Adamı" yazan raporu aldı.
"YHVH", İbranicede dört harften oluşan bir kelimedir. Bu dört harfin Tanrı'nın gerçek adı olduğuna inanılır. Telaffuzu dünyanın en büyük sırrıdır. Bu gizemi çözebilen kişinin, dünyanın efendisi olacağı varsayılır. Yıllardır kubuluci maceruperestler, telaffuzu oluşturma hedefiyle ömürlerini mistik araştırmalarla hebu etmişlerdir.
Hatta YHVH telaffuzları üzerinde kahala ekolleri kurulmuştur. Bu isimde, insanın yaradılışının gizli olduğuna inanılır. YHVH İhranice olarak yazıldığında ve bu harfler alt alta konulduğunda bir insan figürü çıkar ortaya. Yod kafayı, Hed omuz ve kolları, Vau ise bel ve cinsel organı oluşturur. Son olarak Hed kalça ve bacakları oluşturur."
"YHVH adamı"nın gizemini çözmek, o dönemlerin en popüler konusu idi. Birçok kabalacı dirsek çürütse de bir sonuca ulaşamadı..."
Düşünceli gözlerle bıraktı raporu. Hasan'ın faaliyetleri her ne ise, sadece İslamiyet'le sınırlı değildi. Yahudillik üzerine çeşitli çalışmalar vardı. Bir diğer raporu aldı, koltuğuna yaslandı.
Rapor, Hasan'ın Zohar isimli kitabı ile ilgiliydi.
"Görkemin kitabı olarak Türkçeye çevirebileceğimiz Zohar, yaradılışın gizemini anlatır. Yazı dili Aramicedir. Ağırlıklı olarak mistisizm incelenmiştir. Zohar, kabalacıların çok önem verdiği kitaplardan biri ve hatta birincisidir. Öyle ki bazı Kabalacılar Zohur', Tevrat'a rakip olarak görürler. Zohar yedi kısımdan oluşur.
Her kısmı üzerinde büyük çalışmalar yapılmış ve birbirinden ayrı kahala ekolleri kurulmuştur. Ebced ve cifir hesabı kullanılarak yapılan araştırmalarla, mehdinin ne zaman geleceği belirlenmeye çalışılmıştır..."
Kâğıdı tomarların üzerine hafifçe bıraktı. Süzülen kâğıt, masanın üzerinde kayarak biçimsizce durdu. Sigarasından bir nefes çekerek küllüğe bastı.
Okuduklarını düşündü. İslami unsurlar vardı, Yahudilik vardı, büyü ve cin alemleri vardı. Kabala dedikleri ilginç bir çalışma sistemi vardı. Son aylarda aklını kurcalayan ve içinden çıkamadığı ne çok gariplik olmuştu. Özel hayatındaki açmazlar da cabasıydı. Hasan'ı sorguya çekmeden, herhangi bir sonuca ulaşabileceğini sanmıyordu.