Tahkikat sonucunda, Hasan, Ercan, Bahar ve Aybike'nin olayla ilgilerinin olmadığı anlaşılarak serbest bırakıldılar.
Bahar ve Aybike'nin ailesi, duyar duymaz İstanbul'a gelmişlerdi. Ercan ve Hasan hiç kimseye haber vermemişti. Bir Köroğlu bir Ayvaz, çıktılar emniyet müdürlüğünden.
Şaşkındı ikisi de. Uzun süre konuşmadılar. Sadece yürüdüler. Nihayet Ercan:
"Ne oluyor?" dedi.
Hasan, neler olduğunu bilmese de tahmin edebiliyordu. Berke ve Miray her nasıl yapmışlarsa cini harekete geçirmişlerdi. Miray, Aybike ve Bahar'ın çevresine dualar yazılmış olan fotoğrafları odada olduğu için cin onlara da musallat olabilirdi. Aybike ve Bahar tehlikedeydi. Tüm bunları nasıl anlatacaktı Ercan'a?
"Bilmiyorum," dedi Hasan.
Uzun bir süre daha amaçsızca yürüdüler. Ercan neler olduğunu anlamaya çalışıyor, kafasında çeşitli senaryolar kuruyordu. Hasan ise bu olayın devamında nelerin olabileceğini düşünüyordu. Cin, Bahar ve Aybike'ye musallat olacak mıydı? Evi araştıran polisler bir şey bulacak mıydı? Kara Zipkalılar işin içine girecek miydi?
Tarikat içerisinde sürekli ismi zikredilen bu efsanevi katiller örgütünden ölesiye korkuyordu. Odasındaki büyü kitaplarını ve bilgisayarını alması gerekiyordu ama nasıl? Bir diğer korkusu da tarikattı. Gerçi Konya'daki büyük patlamadan sonra İmam Sait ile hiç görüşmemişti. Muhtemelen ölmüştü. Ama ölmediyse ciddi anlamda başı dertteydi. Ne yapacağını bilmiyordu. Ercan düşünerek işin içinden çıkamıyordu. Kolundan tuttu Hasan'ı. Sabrı kalmamıştı. Çatık kaşlarla sordu:
"Neler oluyor diyorum sana?"
Hasan çaresiz bir yüz ifadesiyle, "Abi nerden bileyim, ben de sizinle birlikte değil miydim?" dedi.
"Nasıl bilmezsin lan!" diye bağırdı. Biraz daha kuvvetli sıktı kolunu. Hasan'ın canı yanıyordu. "Tüm bunlar ne? Kimsin sen?"
"Abi kendine gel!"
"Kimsin lan sen?"
"Abi..."
Sözü daha bitmemişti ki Ercan kuvvetli bir tokat attı. Acıyla sarsıldı Hasan. İkinciyi vurmak için elini kaldırdığında, o bir saniyelik anda, dudaklarının kıpırdadığını, Hasan'ın bir şeyler mırıldandığını gördü, aynı anda tokadı indirdi. Bu sefer betona vurmuş gibi acıdı eli. Hemen ardından bir hışımla savurdu yumruğunu, fakat parmakları kırılacak gibi oldu.
Hasan'ın yüzü demir ökçeydi sanki. Acıdan gözleri yaşarmıştı Ercan'ın. Çaresizlik içinde çömelip ağlamaya
başladı. Hasan okuduğu duayı kesti. Ercan artık tehlikeli görünmüyordu. Bir süre bekledi başında.
*****
Emniyet ve MİT içerisindeki bilgi akışını inceleyen Kara Zıpkalılar, iki gencin derilerinin yüzülerek öldürülmesi haberini gündemine aldı. Ali Fırat, son üç aydır işlenen garip cinayetlerle bağlantısı olabileceğini düşünerek bu vakayı önemsiyordu. Ayrıntılı bilgi toplanması ve rapor edilmesini emretti.
Aybike ve Bahar, ailelerinin yanlarında olmasının güvencesiyle iyice salmışlardı kendilerini. Durmaksızın ağlıyorlardı. Müşahede altına alındılar. Hastanenin psikoloğu ikisiyle de görüşmüş ve sakinleştirici ilaçlar vermişti.
Aileleri, rapor alıp okula verdikten sonra her ikisini de alıp götürmek istiyordu, ama ne Bahar ne Aybike yanaşmadı bu teklife. Finallere az kalmıştı ve memleketlerine dönmeleri halinde ders çalışamayacaklarını ileri sürdüler.