10. Bölüm: Zehir

359 11 0
                                    

Yıllardır beraber çalışmışlardı. Birçok tehlikeli operasyonlara girmişler, yaralanmışlar, defalarca ölümden dönmüşlerdi. Cumhuriyeti ve devrimleri yıkmak isteyen nice tarikatları çökertmişlerdi. Hiçbir operasyonda, hiçbir zorlukta bir kere, sadece ve sadece bir kere bile korkmamıştı. Korku, Ali Fırat'ın yüzünde nasıl durur bilinmiyordu. Heyecan, üzüntü, keder, acı, sinir, gerginlik hepsi olmuştu da korku hiç uğramamıştı bu simaya. Ferdi Giray şaşkınlık ve üzüntü karışımı bir ruh halindeydi. Yol boyunca teselli etmek için birçok şey söylemişti ama hiçbiri fayda etmemişti. Düpedüz korkuyordu Ali Fırat, feci halde korkuyordu. Arabayı kullanmaya dahi cesaret edememişti. "Sen kullan" demişti.

Arabayı kullanırken bir yandan da Ali Fırat ile konuşuyordu. "Komutanım telaş etmeyin bu kadar. Midesini yıkamışlardır. Bir şeyi yoktur."

'Telaşlanma' diyordu ama komutanın yüzündeki ifadenin 'telaş' olmadığı rahatlıkla fark ediliyordu.

Hastaneye girip araçlarını park ettikten sonra 'acil' girişinden hızla girdiler. Danışmadan, zehirlenme vakasıyla getirilen Ceyda Boran'ı nasıl bulabileceklerini öğrendiler.

Midesi yıkanmış ve bir odaya yerleştirilmişti. Ali Fırat odanın önüne gelince bir an tereddüt etti. Delicesine çarpıyordu kalbi. Ferdi Giray, Ali Fırat'ın bu hallerine bir anlam veremiyordu. " Komutanım buyurun, girelim içeri" dedi. Korkarak adım attı.

Bir kolu yana açılmış ve serum bağlanmıştı. Başında, kardeşi askeri hâkim Harun Boran vardı. Kardeşinin karısı da oradaydı. Onlara şöyle bir bakıp hiçbir şey demeden Ceyda'nın yanına gidip çömeldi.

"Hayatım!"

'Hayatım nasıl oldun, iyi misin?' diyecekti ama sadece 'hayatım' diyebildi. Öylece kaldı. Yüzü şişmişti Ceyda'nın. Tebessüm etti. "Canım iyiyim ben, korkulacak bir şey yok" dedi. Sanki her şeyi okuyordu kocasının yüzünden.

Harun, "Gayet iyi abi midesini yıkadılar" dedi.

"Merhaba çocuklar, kusura bakmayın valla bir an toparlayamadım."

"Aman abi yabancı mıyız?" dedi Harun, eşi de destek verdi. Harun, abisini dışarı çıkardı. Kısaca olayı özetledi: "Köy mantarı almış yedikten sonra fenalaşmış, kusmuş. O arada Ece feryat etmiş, çığlıklarına komşular gelmiş. İlk müdahaleyi Ataşehir'in doktoru yapmış. Sonra da ambulansla getirmişler."

"Köy mantarını nereden bulmuş?"

"Pazardan almış abi."

"Ataşehir'de pazar ne arar?"

"Abi Ataşehir'de değil zaten. Yeni Çamlıca'da semt pazarından."

"Ne işi semt pazarında? Nerden icap etmiş?"

"Bir komşusu sarmalık yaprak var demiş o nedenle gitmiş. Köy mantarını görünce ondan da almış. Sonuç malum."

Bir süre daha devam etti sohbet. Aynı şeyleri birkaç kere anlattırdı Ali Fırat. Harun'un asıl konuşmak istediği çok başkaydı.

"Abi Ceyda'nın durumu iyi. Daha önemli bir sorun var."

Ali Fırat'ın kalbi göğüs kafesini parçalayacaktı. Ferdi Giray da heyecanlanmıştı. 'Daha önemli bir sorun' neyi ifade ediyordu? Yoksa Ece'ye bir şey mi olmuştu?

"Ece" dedi. Kalbi duracaktı. Gözyaşları fışkırma arifesindeydi. Kendine hâkim olamıyordu.

Harun abisinin durumuna üzüldü. Sert bir çıkış yapması gerektiğini düşündü.

"Abi, kendine gel. Bir de seninle uğraşmayalım, yeterince problem var zaten."

Mesleğinin de tecrübesiyle tatlı sert bir fırça attı.

"Hastanenin psikoloğu ile görüşmen gerekiyor. Ece travma geçirmiş. Sakinleştirici yaptılar. Şu an durumu iyi."

Beraber psikoloğun odasına gittiler. Ali Fırat içeri girdi. Kendisini tanıttı.

"Ali Bey, kızınızın sağlığı şu anda iyi, ancak önemli bir sorun var." Önündeki dosyayı açtı. Kızın adını unutmuştu. Hasta takip kartından isme baktı ve konuşmaya devam etti. "Ece buraya getirildiğinde ağır bir sarsıntı geçiriyordu. Annesinin öleceğine yönelik yaşadığı yoğun korku kısa sürede bedensel kontrolünü yitirmesine yol açmış. Sakinleştirici yaptık. Kızınızın, annesiyle ilgili saplantıları olduğunu düşünüyorum. Verdiği tepki ölçüsüzdü. Normalin dışında bir şeyler var."

Ali Fırat pek bir şey anlamamıştı. Ne gibi saplantılar? Ne şekilde?

"Kızınızda annesine karşı farklı bir bağ var. Onun ölebileceğini düşünüyor. Bu korku körpe beynine yerleşmiş. Hem de çok köklü bir şekilde. Buna ne sebep oldu bilemiyorum tabi." Psikolog kısa bir süre düşündü.

"Ece daha önce birisinin ölümüne tanık oldu mu? Bir trafik kazası olabilir mesela. Kanlar içinde ambulansa taşınan bir yaralıyı izliyor olabilir. Buna benzer bir şey hatırlıyor musunuz?"

"Hayır. Yolculuk esnasında kaza yapmış araçlar gördük, Ece de baktı bunlara ama dediğiniz gibi ölü veya yaralı manzaraları gördüğümüzü hatırlamıyorum."

"Sadece trafik kazası olarak düşünmeyin, genel anlamda böyle bir olayla karşılaştı mı?"

Ali Fırat çok fazla düşünmeden böyle bir olayın varlığını hatırladı ve anlatmaya başladı.

"Kayınvalidemin ölümüne tanık oldu."

Psikolog 'tamam işte bu' manasında başını salladı ve ayrıntıları anlatmasını istedi.

"Kayınvalidem kalp hastasıydı. Acil bir durum oldu ve hastaneye kaldırdık. Ameliyata aldılar ama kurtarılamadı. Ölüm haberini aldığımızda eşim çok ağladı. Sonra Ece de ağlamaya başladı. Ben onu hemen dışarıya çıkardım." Ali Fırat kısa bir süre düşündü. "Yani çok kötü bir durumda değildi. Ağladı ama onun haricinde herhangi bir şey olmadı."

"Bu olayın etkisi olabilir Ali Bey. Kapsamlı bir araştırma yapmak gerekiyor. Size çocuk psikolojisi üzerinde uzmanlaşmış bir arkadaşımın adresini vereceğim. Biraz pahalıdır. Özel olduğu için de sağlık karnesi işinize yaramaz ama alanında bir numaradır. Zaten çocuk psikolojisi üzerinde uzmanlaşmış çok fala doktor yok."

Ali Fırat, psikoloğun yazdığı adresi aldı.     

Cin TarikatıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin