Gözlerimden yaş akıyordu ve öylece yatmış Andrew'a bakıyordum. Bütün geçmişimi öğrenmiştim. Annem neden öldü? Babam neden beni yanına almadı? Abim nasıl bir insandı? Öğrenmiştim. Andrew öne eğildi.
Andrew : Seni ağlattığım için üzgünüm ama bunu da abin istedi. Kendisinde güç bulamadığını söyledi.
Yorganıma sarıldım ve yüzümü gömdüm. Hıçkırarak ağlamaya başladım. Andrew'ın kollarını üstümde hissettim.
Andrew : Üzgünüm Diana.
Bir süre öyle kaldık. İçeri o sırada yeniden Voldemort girdi.
Voldemort : Diana'nın üzerinde kötü bir enerji hissediyorum. Ona noldu Andrew? Neden ağlıyor? Diana?
Andrew : Ona geçmişini anlattım.
Voldemort : Anladım. Yanında kal.
Kapı kapandı. Andrew yeniden bana sarıldı.
Andrew : Abin şuan çok mutlu. Ama asla hiç bir şeyi unutmadı. Seni bulmadan önce her gece aynı kabusu görerek uyanıyordu. Seni bulduktan sonra düzeldi. Rüyasında seni Agatha gibi kaybettiğini görüyormuş. Seni korumak için canını bile verir. Bu güne kadar ben onun abisi oldum. Sanırım artık 2 kişinin abisiyim. (yeter mk herkes Diana'nın abisi oluo. Sıradaki kim söylesin fazla geçmeden ekleyim ~yazar)
Diana : Biraz yalnız kalabilir miyim?
Andrew : Lord izin vermiyor. Sebebini söylemiyor.
Diana : Lütfen. Yoksa duşa gireceğim.
Andrew : En iyisi bence ılık bir banyo yapman. Ben küveti doldurayım.
Andrew banyoya girip küvetin suyunu açtı. Hazır olduğu zaman beni banyoya götürdü. Bileğimin sargısını açtı ve çıktı. Üstümdekileri çıkarıp kendimi ılık suya bıraktım. Küvete yerleşip gözümü kapattım. Abimin neden mezarda öyle olduğunu anlamıştım. Kendini sorumlu tutuyordu. Bellatrix'ten intikam alacaktım. İleride yapacaktım. Ve abime de bu zevki tattıracaktım.
Voldemort : Diana?
Kapım çalındı.
Voldemort : Orada iyi misin?
Diana : Evet....
Voldemort : Sesin kötü geliyor?
Diana : Banyo yapıyorum. İyiyim.
Voldemort : Pekala...Bir süre sonra bornozumu giyip çıktım. Bana büyük olan bir bornozdu. Ayağıma kadar uzanıyordu ve kolları çok büyüktü. Andrew sandalyeye oturmuş beni bekliyordu.
Andrew : Ben çıkayım. Üstünü giyin. Ardından Lord seni bekliyor.
Başımı salladım.
Andrew : Bileğin nasıl?
Diana : Biraz topallıyorum ve biraz ağrı var.
Andrew : Ağrı kesici sür. Masadakinden.
Başımı salladım. Andrew çıktı. Üstümü giyinip saçımı kuruladım. Bileğime ağrı kesici sürüp odadan çıktım. Andrew bekliyordu.
Andrew : Dediğimi yaptın mı?
Diana : Evet.
Andrew : Gidelim hadi.
Bana elini uzattı. Bu sahne tanıdık gelmişti. İlk kaçırılmamda abim elini böyle uzatmıştı. Andrew'ın elini tuttum. Beni Voldemort'un odasına götürdü ve o dışarıda beklemeye başladı. Kapıyı çaldım.
Voldemort : Girin!
İçeri girdim ve ardımdan kapıyı kapattım.
Voldemort : Daha iyi misin Diana?
Diana : Evet.
Voldemort : Geç otur.
Gidip kenardaki koltuğa oturdum. Voldemort masanın başında bir şeylerle uğraştı ve ardından yanıma geldi.
Voldemort : Diana. Sana güvenebilir miyim? Bir sır tutabilir ve bu sırrı mezara kadar saklayabilir misin?
Diana : Bilmiyorum. Beni tanıyorsun.
Voldemort : Bana söz ver Diana.
Avcunun içini gösterdi. İçinde değişik taşlı bir yüzük vardı.Voldemort : Bu yüzük çok önemli. Diğer eşyalar gibi. Bu eşyaların farklı yerlerde saklanması gerekli. Senden istediğim bu yüzüğü alman ve takman. İstediğin zaman çıkarabilirsin. Ama sakın yanından ayırma. Onu kaybetme. Bunu yaparsan sana çok minnettar olacağım. Sana ne olduğunu anlatacağım. Ama bunu kimseye anlatmayacaksın.
Diana : Beni tanıyorsun. Ben yapamam... Babam.... Abim...
Voldemort : Yine de başaracağını düşünüyorum. Günlük de aynı şekilde önemli ve sende kalabilir. Bana söz veriyor musun? Onları mezara kadar yanından ayırmayacaksın değil mi?
Diana : Söz tutmada iyi değilim... Gerçekten ben artık korkuyorum...
Voldemort : Geçmişte olanlar yüzünden mi? 10 yıl öncesi için? Sana bir şey diyeceğim. Anneni görmek istiyorsan ve bunu baban, abin de istiyorsa yüzüğü tutmana izin verirler. Bu yüzükteki taşın adı ne biliyor musun?
Diana : Hayır?
Voldemort : Tahmin alayım?
Diana : Fazla bir şeye benzemiyor. Obsidyen.
Voldemort : Hayır. Diriltme Taşı. Bununla istediğin tüm ölüleri diriltebilirsin. Ama onların buraya ait olmadığını unutma. Onları kısa süreli burada tutman faydalı olur.
Düşündüm. Abim bunun peşine düşmezdi. Neden bunu düşünmüştüm ki? Ama ne olursa olsun daha fazla insana söz vermek yoktu. Sonucu ne kadar kötü oluyor çok kez görmüştüm.
Diana : Hayır. Ben artık daha fazla söz vermek istemiyorum. Sonuçlarını gördüm.
Voldemort : Onlar gibi olmayacak Diana.
Diana : Hayır. İstemiyorum. Lütfen zorlama.
Voldemort : Böyle şeyleri düşünmek için süre gerekir. Yarın sabaha kadar düşün. Kararından sonra gelip yüzüğü teslim et ya da onu taşımaya başla.
Yüzüğü avcumun içine koydu.
Diana : Hayır demiştim.
Voldemort : Denemen için. Odana dön ve görmek istediğin kişiyi düşün. Taşı elinde 3 kez çevir.
Parmaklarımı yüzüğün üstüne kapattı ve elimi sıktı.
Voldemort : Tamam mı?
Başımı salladım. Ardından odadan çıktım. Yüzüğü cebime attım. Andrew'ın elini tuttum. Beni odama çıkardı ve kendisi zindana indi. Okçu eğitimine devam edecektik. Odanın tam ortasına gittim. Taşı elime aldım. Tüm odağımla hayal ettim. Taşı 3 kez çevirdim.
Rowan : Diana.
Gözümü açtım. Rowan.... Hayalet gibi karşımdaydı. Göz yaşlarıma engel olamadım.
Rowan : Ağlama. Artık beraberiz.
Diana : Seni dünyaya döndürdüm. Ama hayalet gibisin.
Rowan : Evet buraya ait değilim. Oraya dönmem gerekiyor bir süre sonra.
Diana : Rowan...
Rowan : Efendim?
Diana : Çok özür dilerim. Senin ölmene ben sebep oldum. Voldemort'a baş eğmedim. O seni seçti. Benim yüzünden öldün. Aileni bulmuşken öldün. Hepsi benim suçum. Özür dilerim. Ben ölmeliydim. Sen yaşamalıydın.
Rowan : Diana. Kendini suçlama. Zamanı geri alamazsın.
Diana : Hayallerin vardı.
Rowan : Diana. Hayalleri boş ver. Bana senin varlığın yeter. Saldırı anında seni almaya geldiklerini düşündüm ve savaştım. Bellatrix beni öldürdü ama.
Diana : Bellatrix. Benden herkesi aldı. Bende onun canını alacağım.
Rowan : Sakin ol. Sana neler olmuş. Zayıflamışsın. Göz altın mor. Hasta gibisin.
Diana : Bana bakan tek insan sendin çünkü.
Rowan : Hadi biraz artılarından bahsedelim. Babanı buldun artık.
Diana : Ve fazladan 2 abi.
Kahkaha attık.
Rowan : Kim bu şanslı kişiler.
Diana : Öz abim Barty Crouch Junior ve vaftiz abim Andrew.... Soyadını öğrenmem lazım.
Rowan : Güzel.
Diana : Şimdi... Biri ile konuşacağım.
Rowan : Gitme zamanım da geldi zaten.
Diana : Seni özleyeceğim.
Rowan : Bende.
Rowan silinmeye başladı. Yaklaştım ve göğsüne başımı koydum. Soğukluk hissi gittiği zaman Rowan da gitmişti. Toparlandım. Yeniden odaklandım. Ve düşündüm. Taşı 3 kez daha çevirdim.
Agatha : Neredeyim? Sen kimsin?
Gözümü açtım. Hayalet formunda annem karşımdaydı. Biraz durdum. Göz yaşlarım bir kez daha aşağı indi.
Agatha : Sen kimsin? Biraz tanıdıksın ama... Sol gözün kötü görünüyor.
Diana : İpucu ister misin?
Agatha : Evet.
Diana : Hayattaki en sevdiğin kişilerdenim.
Agatha : Bir çocuk... Yoksa... Kaç yaşındasın?
Diana : 12 oldum.
Agatha : Yoksa sen.. Benim minik meleğim... Dianam mısın?
Kolumu açtım ve bilekliği gösterdim.
Agatha : Diana!
Diana : Anne!
Agatha : Sana ne olmuş böyle. Snape nerede? Abini buldun mu?
Diana : Herkesi buldum anne.
Agatha : Ah bebeğim!
Diana : Sana sarılmak isterdim.
Hayalet annem bana yaklaştı. Soğukluğu tüm vücudumda hissettim. Kolları beni sardı. Annem puf olup uçmadı. Soğukluk yayıyordu etrafa. Ama içimde büyük bir anne sevgisi ile ısınıyordum....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Snape'in Kızı
FantasíaSize baba diyebilir miyim? Profesör dondu. Bana döndü. Gözü yaşlı gülümsedi. Tabi ki öyle diyeceksin. Diana 11 yaşına geldiğinde Hogwarts'tan kabul mektubunu alır. Küçüklükten beri aradığı babasının Snape olduğunu düşünmektedir. Aynı zamanda bir k...