KIMB -9-

2.6K 169 101
                                    

DÜN DE BİR BÖLÜM ATTIM
BUNU OKUMADAN ÖNCE YUKARI KAYDIRIP ONU OKUMAYI UNUTMAYIN

Biz geldiiiik

Yorum ve vote atmayı unutmayın. İyi okumalar!















Bölüm Dokuz: "Sözümden Çıkma"

Paris'e geleli birkaç gün olmuştu. Sıcak evimdeydim ve param vardı. Kendime yeni bir telefon ve hat çıkarttırmıştım. Aynı zamanda banka hesabımdan ikinci bir kart açmıştırmıştım, büroya yatan paraları doğrudan kullanabilmek için. Bu akşam İngiltere'ye biletim vardı ve gidiyordum. Uzun bir süre herkesle iletişimimi kesmek zorunda kalmam biraz beni korkutuyordu ama geçtiğimiz bir buçuk ayıma bakınca o kadar da kötü gelmiyordu kulağıma.

Akşama doğru evden çıktım ve tam zamanında yetiştim uçağa. Kimse beni takip etmesin diye oldukça nakit çekmiştim ve her işimi nakit kullanarak halletmeye çalışıyordum.

Bir saat sonra Londra'daydım ve taksiye binmiştim çoktan. Otobandan gidiyorduk çünkü evim biraz şehir dışı ve insanlardan uzaktaydı. Yeşilliklerin arasında yaşlı birkaç komşum ve küçük tatlı kasaba ile çok mutlu olacağıma inanıyordum. Belki bu sefer kendime köpek alırdım.

Ev uzaktan gözükmeye başladığında taksiciye çevirdim başımı. "Şuradan sağa döneceğiz." dediğimde dümdüz önüne bakmaya devam etti ve dönmedi, kaçırdığı yola baktım dönüp.

"Yolu kaçırdınız." dedim adama dönerken. "Şuradan u çekerseniz..." Kapılar birden kilitlendiğinde adama bakmaya devam ettim.

"Kes sesini." diye Amerikan aksanıyla konuştuğunda kalp atışlarım göğsüme sertçe çarpmaya başladı. "Oradan bakınca taksiciye benziyor muyum?" Kapıyı açmaya çalıştım ama işe yaramadı.

"Anlamıyorum, ben kimseye bir şey..."

"Erkek arkadaşın yaptı." dedi telefonunu kulağına götürürken. "Yetmez mi?" Bir şey diyemedim. Nefes alış verişlerim sıklaşmaya başlarken ellerime çevirdim gözlerimi.

"Korkma, Bay Kimber seni o kadar acı verici bir ceza ile öldürmemizi istemedi." Sola saptığında dağlık yola girdik. Bir süre sürdü arabayı ağaçların arasında. Ardından arabayı çekti ve aşağı indi.

Kapımı açıp inmemi istercesine bana baktığında indim. Kolumdan tuttu ve eşyalarımı yere attı üstümdeki. Arabanın arka koltuğuna beni tekrar oturttuğunda gözlerine baktım.

"Dylan bedenini sağlam bulsun istiyoruz." Arabanın camlarına vurdu. "Kurşun geçirmez olanlardan. Vurarak kırılmaz." dedi ve kapattı kapımı. Arabayı üstüme kilitleyip uzaklaşmaya başladığında camdan onu izledim. Arkama yaslandım ardından.

Gözlerim doldu. Böyle bitsin istememiştim. Yirmi beş yaşında ölecek olmak benim için sorun değildi, sonuç olarak her insan verilen zamanını yaşardı. Ağrıma giden şey, tanımadığım bir adam yüzünden ölecek olmamdı. Dylan'ın sadece ismini biliyordum ve de sinir hastası olduğunu. Hapishane görüşmelerimizi de sayarsak iki aydır tanıyorduk birbirimizi.

Kimse ona dokunmaya cesaret edemiyordu. Ama hayatta kenara köşeye atılmış, kendi imkanları ile bir şeyler başarmış olan ben çekiyordum. Dylan'ın tüm günahlarını. Dünyanın kanunu cidden bu olmalıydı. Her zaman, güçsüzlere çektirilirdi cezalar.

Hayatımda bir insana, hatta bir hayvana bile kasıtlı olarak zarar vermemiştim. Her zaman vicdanım ile düşünürdüm, çocukluğumdan beri. Belki de adalete yönelmemin nedeni buydu. Ama her zaman olduğu gibi boktan birisi giriyordu hayatınıza, istemediğiniz halde. Ve onun yaptığı şeylerin cezasını çekiyordunuz.

killer in my bed •[bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin