Biz geldik.
Sona yaklaşıyoruz, tatlış bir bölüm oldu.
Oy sınırı 60, yorum sınırı da 70. İyi okumalar aşklarım!
Bölüm Doksan Altı: "Çocuklar"
Bilgisayarımı kapatıp gözlüğümü çıkarttım ve kalktım yataktan. Uzun zamandır ekrana baktığım için başım ağırlaşmıştı ve salak gibi olmuştum. Sabahtan beri işim bitmemişti, pazar günleri işe bakmaktan nefret ederdim.
"Dylan." diye seslendim ama ses gelmedi. Koridora çıktım, merdivenlere geldiğimde onu gördüm. Masanın başındaydı, dirsekleri masaya yaslı, başı ellerinin arasında sessizce oturuyordu. Kenardaki içki şişesini fark ettim, başı ağrıyor olmalıydı.
Adım seslerimi duymuş olmalı ki bana baktı yavaşça. Yorgun bakışları içime ufak bir ağrı sokarken ona adımlayıp başını göğsüme çektim.
"Başın mı ağrıyor?" diye fısıldadım. Bacağımdan tutup beni kucağına çekti ve yan bir şekilde dizlerine oturttu.
"Önemli değil." Yanağımdan öptü derince. "Geçer birazdan." Bardağını kafasına dikti ve masaya bıraktı.
"Olsun sana masaj yapacağım." Gülümsedi hafifçe, kucağına düzgün oturdum ve ellerimi kaldırıp şakaklarına koydum.
"Yap bakalım." dedi ve parmaklarımla şakaklarına masaj yapmaya başladığımda gözlerini kapattı. Yüzünde ufak bir gülümseme vardı.
Bir süre sonra yüzündeki gergin ifade yatışmaya başlamıştı. Tamamen yüzü eski haline döndüğünde, ağrısının gittiğini anladım. "Sihirli parmaklarım işe yaradı mı?" Gülerek gözlerini açtı, ellerimi tutup dudaklarına götürdü ve gözlerimin içine bakarak öptü.
"Eşimin sihirli parmakları varmış." Ben de güldüm. "Geçti." Kollarımı boynuna dolayıp başını bana eğmesini sağladım hafifçe. "Ödülünü ister misin?" diye fısıldadı bu sefer de biraz o bana yaklaşırken.
"İsterim." Dudaklarını dudaklarıma bastırdı yavaşça. Ağzıma sızan dilini karşılarken, ona karşılık verdim. Uzun bir süre ayırmadık dudaklarımızı. Evi adım sesleri doldurana kadar.
O öpüşmeyi kesmediğinde, ben de kesmedim. "Öpüşmenizi izlemeye meraklı değiliz." Dylan dudaklarımızı ayırdığında nefes nefese gelenlere baktım. Ablası ve abisi gelmişti.
"İzlemeyin o zaman, çıkın." Tekrar bana yöneldiğinde kendimi geri çektim ve ayağa kalktım. "Hay sokayım böyle işe ya." Gülümseyerek ikisine yaklaştım.
"Hoşgeldiniz." Jane ile sarıldım, abisine yaklaştığımda Dylan'ın kötü bakışlarını gördüm ama onunla da sarıldık.
"Hadi çocuklar gelecek, bakalım." Jane Dylan'ın kolundan tutup götürmeye başladığında lanetler savurarak evden zorla çıkarılmasını izledim gülerek. Abisiyle başbaşa kaldık.
"Seni hiç paylaşamıyor, değil mi?" Ona döndüm yavaşça, hafifçe gülümsedim.
"Oldukça kıskanç ama eskiden daha kötüydü. Şimdi daha iyi." Kaşları havalandı, güldü.
"Sana sarılıyorum diye beni gözleriyle öldürecekti. Birazdan Bennet emirle beni öldürürse şaşırma." Koltuklara geçerken güldüm. O da karşıma oturdu.
"Öyle bir şey yapmaz, seni seviyor." Yüzündeki gülümseme silindi yavaşça, gözlerini başka bir yere dikti.
"Zannetmiyorum. Geçen başıma silah dayattı, bana gram değer vermiyor." Benim de yüzümdeki gülümseme silinirken olumsuz anlamda başımı salladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
killer in my bed •[bxb]
FanfictionKaranlık ve sırlarla dolu bir hayatı olan Dylan, hayatına almak zorunda kaldığı avukata daha önce hiç hissetmediği şeyler hissetmeye başlar.