Evlendiler diye boşanamayacak değiller.
Oy sınırı 50. Bir önceki bölüm gibi 47 yorum gelirse 70 olana kadar bekleyeceğimizi anlamışsınızdır.
Yorum ve oy atanlara sözüm yok, iyi okumalar aşklarım!
Bölüm Seksen: "Çıplak Tenlerimiz"
"Sorun yok. Sadece sokağı geçeceğiz ve içeri oturacağız. Zaten güvenliğin sağlanması için burayı kapattırdım. Tamam mı bebeğim?" Beni arabadan indirirken başımı salladım gözlerimi yerden çekmeden. Dylan arkama geçti ve tekerlekli sandalyemi insan kaynayan sokakta ileletmeye başladı.
"Gördün mü?" Ellerimi sıktım istemsizce yumruk yapıp. "Sorun yok." Başımı salladım. Yavaşça başımı kaldırıp sokağa baktığımda kimsenin benimle ilgilenmediğini görmemle endişem yavaşça azaldı, sıktığım ellerim gevşedi.
Bakan birkaç kişinin, etrafımızda bu kadar koruma olduğu için baktığını anlıyordum. Direkt olarak kimse gözünü üzerime dikmiyordu. Etrafa daha rahatça bakarken kalabalıktan uzaklaştık ve deniz kenarındaki, Dylan'ın ikimiz için kapattırdığı restauranta geldik.
Sandalyeye oturmadan önce kalkmama yardım etti ve yanına oturttu beni. Kolunu arkamdan atıp koltuğa yayıldı ve bacaklarımı kucağına attı. "İyi mi böyle küçük O'brien?" Yanağımdan öptüğünde kaşlarım çatıldı. Geri doğrulduğunda kaşlarım çatılı ona baktım.
"Küçük gibi bir halim mi var?" Güldü hafifçe. Ardından düşünür gibi yaptı.
"Benden dokuz yaş küçüksün. Benden fiziksel olarak da küçüksün. Evet küçük gibi bir halin var." Omzuna vurdum elimle. Bennet'e döndüm.
"Bennet!" İçeri giren kediden hızla gözlerini çekip bana baktı. "Dylan beni bu akşam yastıkla boğacağını söylüyor." Bennet'ın dudakları kıvrılırken güldü hafifçe.
"Patron, sizi öldürmek istemiyorum. Lütfen onu boğmayın." Dylan arkamda kahkahalarla gülmeye başladığında somurtarak kollarımı göğsümde birleştirdim.
"Tamam, boğmayacakmışım. Vazgeçmişim." Boynumdan öptüğünde ona baktım tekrar.
"Patronunun kim olduğunu çabuk unuttun galiba?" Genişçe sırıttı. Saçımı parmağına dolarken hafifçe bana eğildi.
"Benim patronum olmaz." Parmakları saçlarımı okşamaya başladı.
"Duyamadım?" dedim inatla.
"O zaman bir kulak burun boğaza gidip..."
"Dylan ya!" dediğimde tekrar kahkahalara boğuldu. Başını yaklaştırdı bana.
"Vereceğin öpücüğe göre cevabımın üstünde biraz daha düşünebilirim." Gözlerimi kaçırdım hafifçe.
"Burda mı?" Başını salladı yavaşça.
"Hızlı karar verirsen de çok iyi olur." Başımı salladım yavaşça. Bana biraz daha eğildi ve dudaklarımızı birleştirdik.
Başımı yana yatırıp dilime dolanmaya çalışan diline karşılık verirken nefes almama izin vermeden beni öpmeye başladı. Başımı koltuğa attığı koluna yaslamamı sağlarken masanın altındaki eli hiç rahat durmuyordu.
"Dy..." Tekrar birleştirdi dudaklarımızı. Eli yavaşça pantalonumun düğmesini açıp içeri girdiğinde dudaklarını hafifçe ayırdı bende.
"Onların anlamasını istemiyorsan rahat dur." diye fısıldadığında etrafıma baktım ve adamlarının, masalarda oturup kendi aralarında konuştuklarını gördüm. Cevap bile vermeme izin vermeden tekrar birleştirdi dudaklarımızı. İç çamaşırıma eli girdiğinde hafifçe kıpırdandım kolunda. Eli aletime gittiğinde dudaklarına hafifçe inledim. Hafifçe sızdırmamı sağlayıp ıslaklığı etrafına yaydı ve çekmeye başladı beni öpmeye devam ederken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
killer in my bed •[bxb]
FanficKaranlık ve sırlarla dolu bir hayatı olan Dylan, hayatına almak zorunda kaldığı avukata daha önce hiç hissetmediği şeyler hissetmeye başlar.