KIMB -65-

1.4K 126 188
                                    

Biz geldik.

Yukarıdaki şarkı bu ve bundan sonraki bölümü anlatıyor biraz.

SINIR 50.

Dün attığım bölümü kontrol edin çünkü paylaştıktan on dakika sonra silip içeriğinin değiştiği güncellenmiş bölümü attım. Okumamış olabilirsiniz.

Peçetlerinizi hazırlayın.

Yorum ve oy atmayı unutmayın. İyi okumalar, tabi ne kadar iyi olabilirse.








Bölüm Altmış Beş: "On Yıl Sonra Hatırlayacağından Emin Değildim"

Odadaki hafif soğuk havayla titreyerek açtım gözlerimi. Sıcak kollarının arasındaydım ama açık pencereden giren havayla üşümeyi engelleyemiyordum. Üstümüzde incecik bir örtü vardı ve çıplaktık.

Biraz daha ona sokulduğumda hareketlendi, daha sıkı sardı bedenime kollarını. Dudakları alnıma deydi, "Üşüdün mü?" diye uykudan yeni uyandığı için boğuk çıkan sesiyle konuştuğunda hafifçe başımı oynatıp onayladım onu.

Benden geri çekilip yataktan kalktı ve kapattı camı. Ardından tişörtünü bana giydirdiğinde ona yardımcı oldum. Tekrar yatağa yattığında kollarının arasında yerimi alırken ikimizin de uykuya dalması uzun sürmedi.

Gözlerimi tekrar açtığımda yatakta yanlızdım.

Bacaklarımı yataktan sarkıtıp etrafıma baktım birkaç saniye. Ayağa kalkıp aynada birbirine karışmış siyah saçlarımı izledim. Ardından hava soğuk olduğu için üstüme beyaz bir gömlek ve pantalon giydim, camdan onu gördüm ardından. Bahçede bir şeyle uğraşıyordu. Evin yanındaki duvarın yanında çömelmişti.

Odadan çıkıp aşağı indiğimde Bennet'ın evde olmadığını fark ettim. Evden çıktım ve hafif üşüdüğüm için kollarımı göğsümde birleştirip ona yürüdüm. Uğraştığı şeyden başını kaldırdı ve gözlerini güneş yüzünden kısarak bana baktı.

"Tezgahta fare zehri var. Getirir misin?" Geçen gördüğümüz kocaman fare için yapıyor olmalıydı, buranın soğuk havasına rağmen uğraş verdiği için terlemişti, eliyle alnını sildi. Başımı sallayıp içeri tekrar giriyordum ki bir şey daha istedi. "Dolapta içecek bir şeyler varsa, ondan da getirir misin?"

"Getiririm." Eve girdim ve buz dolabını açtım. Kenardaki portakal suyu gözüme iliştiğinde onu alıp bardağa koydum. Ardından fare zehrini aldım tezgahtan. Tekrar dışarı yürümeye başladım.

Ona doğru ikisine de verdiğimde, yanına oturdum. İçecekten birkaç yudum alıp kenara koydu. Ardından tekrar fare tuzağına yöneldi. Hafif terlemiş saçlarıyla işiyle uğraşmasını izledim. Bu çok garipti. Sanki Dylan ile normal bir hayatımız varmış gibi hissetmeye çalıştım, bahçe işleriyle uğraşıyordu boş zamanında. Mutlu bir hayatımız vardı ve mafya değildi. Ufak bir oteli işletiyordu, ben de normal bir avukattım. Oteline toplantı yapmak için geldiğimde, orda tanışmıştık. Küçük, ormanın arasında güzel bir evimiz ve tehlikeden uzakta normal insanlar gibi normal bir hayatımız vardı.

Böyle olmasını isterdim.

Sertçe yutkunup sulanmış gözlerimi yere diktim. Hiçbir zaman normal bir hayatımız olmayacaktı.

Yavaşça çimenlere yattım ve işini bitirmesini beklemeye başladım. Kendimi toparladım bir süre, aklımdan çıkardım düşüncelerimi. Gözlerimi kapattım ve hafifçe esen rüzgarın beni sakinleştirmesine izin verdim.

killer in my bed •[bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin