KIMB -73-

1K 124 90
                                    

Biz geldiik

Yorum ve oy sınır var. Oy sınırı 50 aşklarım. Yorum da tatmin edici olana kadar.
















Bölüm Yetmiş Üç: "Kafayı Yemişsin Sen"

Ellerime bulaşmış kan geçmiyordu. Sabunla çıkacak gibi olmadığı için çamaşır suyunu aldım elime kenardaki.

"Patron, o zarar verir." diye Bennet konuştu.

"Thomas'ın kan kokusunu almasını istemiyorum." Bir şey demedi, elimden aldı ve elime doğru döktü, suyun altında tekrar yıkadım. Çamaşır suyu elimi anında kurutup yakarken kanı çıkardı ve lavabo kırmızıya boyandı bir süreliğine. Ardından su aktıkça geçip gitti.

Suyu kapatıp elimi havluyla kuruladım ve dolabı açıp kremlerden birinden sürdüm elimin her yerine. Çamaşır suyunu soluması onun için zararlı olabilirdi.

Banyodan çıktım ve odamıza yürümeye başladım. Ardından kapıyı açtım

Uykulu bir şekilde omzunun üstünden bana baktığında ufak sesli bir küfür savurdum. İçeri girip kapıyı kapattığımda oda yine karanlıklaştı. Uykusundan uyandırmıştım. "Uyu hadi. Daha saat çok geç." Olumsuz anlamda başını salladığını gördüm karanlıkta. Doğrulmaya çalıştığında ellerimle koltuk altlarından tutarak yardımcı oldum ve sırtını yatak başlığına yasladı.

Yüzündeki buruşmuş ifadeyi gördüğümde endişe ile abajurün ışığını açtım. "Ne oldu? Neyin var?" Elimi yüzüne bastırdım ama ateşi yoktu.

"Midem bulanıyor." diye fısıldadı. Başımı sallayıp boynuna bastırdım elimi tekrar. Ateşi yoktu, ilaçlar yüzünden oluyor olmalıydı. Ayrıca eve geldiğinden beri ona yemek yediremiyordum. Doktora anlattığımda zorlamamamı, yakında kabulleneceğini söylemişti ama endişeliydim. Aldığı takviye serumlar yüzünden de bulanıyor olabilirdi. Ayrıca serum yedikçe zayıflamaya devam ediyordu.

"Bir şeyler hazırlatayım mı sana? Ne istersin?" Kaşları çatılı bana baktı.

"Sana aç olmadığımı defalarca söyledim, hâlâ niye zorluyorsun?" diye öfkeyle konuştuğunda bir şey demedim. Bekledim bir süre, çatılmış kaşları ile bana diktiği bakışlarını çekti, yatağa dikti.

"Eve geleli iki gün oldu. Hiçbir şey yemiyorsun." dedim sakince.

"Sanane?!" diye dolu gözleri ile bağırdı. "İster yerim ister yemem. Sanane?!" Bir şey demedim, sessiz kaldım. Göz yaşları akarken yüzünü sağa çevirdi nefes nefese.

Ellerini ellerimden hırsla çektiğinde sertçe yutkundum. Bir süre sonra hıçkırarak ağlamaya başladığında bir şey yapamadım. Elleriyle yüzünü kapattı. "Thomas..."

"Git başımdan..." Ellerini yüzünden çekip kollarımı etrafına sardım ve kendime çektim onu. Bu sefer beni itmeden, kollarını etrafıma sardı güçsüzce. Sakinleşmesi için saçlarına ufak öpücükler kondururken bekledim.

"Alışmak zorundasın." diye fısıldadım titreyen bedenini sararken. Gömleğimin yaşlarıyla ıslandığını hissedebiliyordum. "Böyle olmasını istemezdim ama alışmaktan başka çaren yok."

"Alışmak istemiyorum..." Başımı saçlarına gömdüm. "Böyle yaşamak istemiyorum... Keşke ölseydim..."

"Böyle konuşma." Beni endişelendiriyordu. Kendine bir şey yapacağından korkuyordum her gün. "Ne olursun böyle konuşma." Bir şey demedi. Göğsümde hıçkırarak ağlamaya devam etti.

killer in my bed •[bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin