Biz geldik.
Oy SINIRI 30.
Yorum da atmayı unutmayın, iyi okumalar!
Bölüm Otuz Sekiz: "Senden Başkası Asla Olmayacak"
İtalya'ya ayak basalı bir saat olmuştu ve malikanenin içine giriş yapmıştık. Hiç mutlu değildim çünkü nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde Victoria da Dylan'ın vurulduğunu öğrenmişti. Buraya geliyordu. Bozuk olan moralimi yüz kat falan fazla bozmuştu.
Demir büyük kapı arkamızdan kapanırken eve adımladık ve adam elinde valizlerimle bana döndü. Bennet da benimle İtalya'ya gelmişti ama beni eve bırakıp ayrılmıştı. İşi vardı. Yani ben bu kadarını biliyordum.
"Sizi odanıza..."
"Onu görebilir miyim?" Evden hiç çıt çıkmıyordu ve onu görmemiştim. Cidden vurulmuş ve yorgun düşmüş olmalıydı, mantıksal bir şekilde. Endişelenmeye başlamıştım çünkü burası ilk kez böyle sakindi. Sanki herkes ultra sessiz olmaya çalışıyordu onu rahatsız etmemek için.
"Uyuyor ama götüreyim." dediğinde başımı salladım ve heyecanla onu takip etmeye başladım. Dylan'ın günün ortasında uyuması hiç ona yönelik bir hareket değildi ama vücudu güçsüz düşmüş olmalıydı.
Dört ayın heyecanının içime yüklenmesini engelleyemedim. Onu tekrar göreceğim için çok mutluydum ama aynı zamanda da bundan sonraki hareketimin ne olacağını bilmiyordum. İyi olduklarını söyledikleri için fazla korkmuyordum. Vurulmuştu ve dediklerine göre doktor gelmeden önce kendisi çıkartmıştı kurşunu. Bunu yapacak kadar hâlâ ayakta ise, sıkıntı olmamalıydı.
Odasına girdiğimizde adam arkamızdan kapıyı kapatırken bizi yanlız bıraktı. Gözlerim onu buldu yatakta. Odada tekti, bana sevgili rolü yaptığı kadının da normalde burda olduğunu ama şimdi Bennet ile dışarı çıktığını söylemişlerdi. O kadını görmediğim için mutluydum ama bu görmeyeceğim anlamına gelmiyordu.
Ona yaklaştım. Altında bir eşorfman vardı, üstünde ise hiçbir şey yoktu ve karnını sargı bezi ile sarmışlardı. Dudakları aralık çatık kaşları ile kabus görüyor olmalıydı. Kabus görüşüne daha önce hiç şahit olmamıştım. Daha doğrusu, onu uyurken izlemek imkansız gibi olduğu için bu halde görmek bile garipti.
Afalladım. Onu ilk kez yorgun ve güçten düşmüş görüyordum.
Yatağın yanına oturduğumda, normalde bakış atsam uyanan adam uyanmadı. Ama kabusu bitmiş olmalı ki düzeldi kaşları, yüzü gevşediğinde cidden ne kadar yorgun olduğunu anladım. Açılmış örtüsünü düzeltip beline kadar çektim.
Elimi hafif terlemiş saçlarına çıkartıp okşamaya başladım yavaş yavaş. Onu ne kadar özlediğimi titreyen elim anlatıyordu. Dört ay cehennem gibi geçmişti ve tüm gecelerim yatakta ağlayarak son buluyordu. Çünkü onu çok özlüyordum ve her ne kadar benim için yapmış olsa da beni terk etmesi, kalbime dokunmuştu. Yine de onu affedip affedemeyeceğimden emin değildim. Sevgi bazen her şeyi çözmeye yetmiyordu.
Gözleri ağır ağır aralanırken, her zamanki gibi bakışları sert değildi. Ya da hiç uyumamış gibi birden açılmamıştı gözleri. İlk nerede olduğunu anlamaya çalışır gibi tavana baktığında elimi yanağına koydum. Gözlerini yavaş yavaş bana çevirdi.
Dört aydır görüşmüyorduk ve ne diyeceğimi bilemedim. O da bilememiş olmalı ki bir süre gözlerime baktı, elimi yanağından çektim ve kucağıma bıraktım. Ardından gözlerimi çektim ve ellerime diktim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
killer in my bed •[bxb]
FanfictionKaranlık ve sırlarla dolu bir hayatı olan Dylan, hayatına almak zorunda kaldığı avukata daha önce hiç hissetmediği şeyler hissetmeye başlar.