Biz geldik.
Oy sınırı 60. Yorum sınırı 70.
İyi okumalar!
Bölüm Seksen Dokuz: "Beni Kullanmana İzin Vermeyeceğim"
Yapamamıştım.
Evrakları adliyeye teslim edip, boşanma davasını açamamıştım.
Annemler sürekli neden beklettiğimi sorup duruyordu. Bir ay geçmişti ve ben durmadan meşgul olduğum hakkında bahaneler uydurup duruyordum. Kendimle yüzleşmeye geldiğinde ise, üşendiğimi kendimi ikna etmeye çalışıyordum ama öyle değildi.
İçimde kabullenmediğim, muhtemelen hiçbir zaman kabullenemeyeceğim şeyler açığa çıkıyordu.
"Aptalın tekiyim." diye fısıldadım içki bardağımda ritim tutarken. Gözlerim otelde kiraladığımız mekana kaydı. Klasik büroda çalışanlar için her yıl hazırlanan akşam yemeğiydi. Ama ben uzun zamandır, her şeyde olduğu gibi buna da odaklanamıyordum.
Elimdeki kadehi kafama diktim sinirle. "Vov, dur orda." Victoria bardağıma döktüğüm şarap şişesini tuttu. "Biraz hızlı gitmiyor musun? Yemeği yeni yedik." Duvara yaslanıp şişeyi kendime çektim onu takmadan, bardağıma doldurdum ardından.
"Giderim." Dudaklarıma dayayıp sinirle birkaç yudum aldığımda güldü, neye sinirlendiğimi bile bilmiyordum ve bu bile aşırı sinir bozucuydu.
"Eve gitmene yardım etmem için geldiğinde, seni güzelce reddedeceğim." Omzumu silktiğimde güldü. Çekinerek ara sıra bana bakan çalışanlarımda gezdirdim gözlerimi. Muhtemelen benimle konuşmak istiyorlardı ama yüzümde öyle bir ifade olmalıydı ki göz temasını bile doğru düzgün kurmuyorlardı. Umursamayarak uzun bir süre yaslandığım duvarda içkimi yudumladım.
Ortam beni oldukça bunaltmaya başladığında, bardağı bir kez daha doldurup odadan çıktım sarsak adımlarımla. Otelin koridorunda dolaşmaya başladım. İçerine oranla dışarısı daha sessizdi ve bu hoşuma gitmişti. Ve midem bulanıyordu, herkesin içinde kusmaktansa kenara köşeye kusmam daha iyi olurdu. Victoria hızlı gidiyorsun derken haklı olmalıydı çünkü oldukça kötü bir haldeydim.
"Tanrım..." Elimdeki bardağı kafaya diktim bir kez daha. Ardından diğer elimi mideme bastırdım. "Kusacağım..." Yerden çekemedim bir süre gözlerimi, başımı ayak sesleriyle kaldırdığımda rezil olmamak için bizimkilerden biri olup olmadığını kontrol ettim.
Kaşlarım çatıldı.
Kesinlikle bizimkilerden biri değildi ve bana oldukça tanıdık geliyordu. Biraz daha çatıldı kaşlarım. Yüzü gözlerimin önünde netleşti.
İçeri giren Dylan'dı. Dylan otel odasına bir kadınla içeri girmişti. Kapıda ise biriken adamları görüyordum. Aklımda engel olamadığım düşünceler saniyesinde cirit atmaya başlarken, dişlerimi sıktım istemsizce.
Bu şerefsiz bir ayda beni unutup, otel odalarında kadınlarla mı oynaşıyordu? O kadar sana aşığım, senden vaz geçmeyeceğimden sonra?
Sinirle bardağı yere bırakıp oraya yürümeye başladım. Beni gören Bennet'ın gözleri şokla aralandı, burda olmamı cidden beklemiyor olmalıydı. "Bay Thomas, burda ne işiniz..."
"Çekil önümden." diyip onu ittim ve adamlarının muhtemelen hâlâ bana dokunma yasağı olduğu için yapmamamı, içeri girmememi söylemek dışında bir şey yapamadılar. Kapıyı hışımla açıp kimseyi takmadan içeri girdiğimde koltukta oturmuş kadının bardağına içki koyan Dylan öfke ile bana döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
killer in my bed •[bxb]
FanfictionKaranlık ve sırlarla dolu bir hayatı olan Dylan, hayatına almak zorunda kaldığı avukata daha önce hiç hissetmediği şeyler hissetmeye başlar.