20.BÖLÜM

208K 9.9K 1K
                                    

Üstümdeki ayak ve el beni sıkarken bunalmış bir hâlde gözlerimi açtım.

Ağzının suyu akmış ve koala gibi bana sarılmış olan Hakkı'dan kurtulmak için hamle yaptım.

Uyanmak bir kenara, vücudumu daha fazla sıkan Hakkı'ya sert şekilde bağırdım:

"Kalksana, eşek herif! Pestilim çıktı!"

Yerinden sıçrayıp çapaklı gözlerini ovarak gerindi.

"Ne oldu, ağabey? Ne güzel uyuyorduk."

Sinirle tüm gece boyunca Hakkı'dan kurtaramadığım yorganı üstümden teperek kalktım.

Bugünkü planımı düşünüp keyfimi kaçırmamak için ıslık çalarak tıraşımı oldum.

Şen hâlime beni kapıya dayanır vaziyette izleyen Hakkı bile şaşırmıştı.

"Ağabey, hayırdır? Sabah sabah bu ne neşe?"

"Aşağıda öğrenirsin."

Banyodan çıkıp giyinme odasına geçtim. Peşimden gelen Hakkı'nın önünü kapıda kestim.

"Nereye?"

"Bana da bir takım elbise çekersin diye düşündüm. Ya da ben aşağı inip Deniz'in yanında soyunup giyinirim."

İt oğlu it zayıf noktamı biliyor, kullanmaktan geri kalır mı hiç!

"Elbette, çekerim. Dükkân senin, seç beğen."

Giyinme odamı indirimdeki mağazayı talan eden kadın sürüsü gibi karıştırıyordu.

En sevdiğim takım elbisemi seçince istemsizce elinden çekip aldım.

"O olmaz."

"Tamam, ağabey. Ben odamı özledim zaten."

"Dur."

Kapıya doğru yönelen Hakkı durup sinsi gülüşüyle bana doğru döndü.

"Tamam, al."

Elimdeki takım elbiseyi feda edip Hakkı'ya uzattım. Elimden kaptığı takımı hızla giymeye başladı.

"Hediyen için sağ ol, ağabey."

Bir de hediye diyor! Sinirle elime geleni üzerime geçirdim.

Aşağı inip kahvaltı masasındaki gazete ve kahvemle buluşmak beni rahatlatmıştı. O sırada merdivenlerden çıkan Deniz'le göz göze geldim.

Sessizce gelip karşımdaki sandalyeye oturdu.

"Hadi, ağabey. Deniz de geldi. Söyle."

Meraklı Hakkı iş başındaydı. Yine mevzuya bodoslama dalış yapmıştı.

Deniz yokmuş gibi cümlelerimi havaya savurdum.

"Bugün alışverişe çıkacağız."

"Daha yeni yaptık, ağabey."

"Deniz için..."

İsmini ağzıma almamla dikkatini çekmiştim. Bana çevirdiği gözlerine bakıp önündeki tabağı işaret ettim.

"Yemeğini ye."

Kızaran yanaklarına burnu da eklenince karşımda seyirlik bir manzara oluşmuştu.

"Yemek istemiyorum. Ayrıca alışverişe gelmek de..."

Kollarını göğsüne bağlayıp kafasını dikleştirerek sevimliliğini iki katına çıkarmış bu yüzü ellerimin arasına alıp öpmemek için savaş veriyordum.

MAFYA KORUMASI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin