41.BÖLÜM

104K 5.9K 288
                                    

Camdan süzülen güneş ışınlarıyla gözlerimi kırpıştırarak açtım.

Göz kapaklarımın üstünde tonlarca yük varmış gibi hissediyordum. Yabancılıkla etrafıma göz gezdirdim.

Yatak dolap ve berjerlerden oluşan sade bir odanın içindeydim. Ne işim var burada, diye sordum kendi kendime. Yaşadıklarım bir bir beynime görüntü hâlinde düşerken bunların bir rüya olmasını diledim.

Gerçekler başıma ağrı oklarını saplarken yatakta doğruldum. Yatağın içinden çıkmak için hamle yaptığımda dengemi kaybettim ve kenardaki komodine tutunarak düşmekten kurtuldum.

Dolabın yanında bulunan aynayla karşı karşıyaydım. Üstümde dünkü kıyafetler vardı. Saçım başım dağılmıştı ve yüzüm bembeyazdı. Bir ölünün bile rengi benden daha koyuydu muhtemelen.

Kötü görüntüme bakarak daha fazla içimi karartmamak için odada bulunan kapıdan çıktım. Yabancı bir evin içinde gezinmek rahatsız hissettirirken merdivenlerin korkuluklarına gelip aşağı doğru bakmaya başladım.

Klasik şekilde döşenmiş bu ev bende bir müzede geziyormuş hissi uyandırıyordu. Her şey antika ve değerli gözüküyordu. Bu gibi lüks evlerde dev bir televizyon arıyordu insanın gözü.

Olmayan televizyonun yerinde dekoratif bir şömine ve önünde oturan yaşlı bir adam vardı. Adamı fark edince birden irkildim.

Adamla göz göze geldik. Bana gel işareti yapıp önüne
döndü. Kendimi onun dediğini yapmak zorunda hissedip merdivenlerden indim. Bu zorunda hissetmenin tanımadığım bir adamdan kaynaklanması ise tuhaftı.

Oturduğu koltuğun tam karşısına adamın işaretiyle birlikte oturdum. Kendimi robot gibi hissediyordum. Hissiz ve öylesine bir şeyler yapıyormuş gibi.

Mekanik duruşum bozulmadan konuşmaya başladım:

"Burası neresi ve benim burada ne işim var?"

Adam kararsızca yüzüme bakarken gülümsemeye başladı.

"Tanışmadık, değil mi?"

Söylediği ilgimi çekmemişti. Tanısam ne olurdu ki bu adamı? Ne değişirdi?

"Ben Bektaş Karacan. Kısaca Bektaş Baba derler."

Cevap vermeden ciddi olamazsın bakışlarımı adama doğrulttum.

"Şaka mı bu? Kamera nerede? El sallayacağım."

Yüzündeki gülümsemesi genişleyen adama bütün sabrımı zorlayarak tekrar sorumu yönelttim:

"Benden ne istiyorsunuz?"

"Basit bir şey, zor değil."

Birden Hakkı arkasından çıkıp ben de buradayım diyecek gibi hissetmem normal miydi? Adam alay etme yönüyle ona çok benziyordu.

"Evleneceksin."

Keskin sesi az önceki gülümseyen adamdan çok uzak ve karanlıktı. Korkudan bir yerime yapmaya hazır bir hâlde koltuğa sindim. Sesimi ikna edici bir düzeye ayarlayıp bu adamın suyuna gitme çalışmalarına başladım.

"Bakın, ben evlenemem. Yani bu olmaz."

"Emirleri yerine getirmek zorundasın, kızım."

Yumuşak çıkan sesime karşılık onun da sesi yumuşamıştı.

Bunu fırsat bilerek çıkışımı yaptım.

"On sekiz yaşını çoktan geçtim ve reşidim. Zorla evlendirecek hâliniz yok ya. Hem sizin ebeveynim olduğunuzu da düşünmüyorum, yanlış mıyım?"

MAFYA KORUMASI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin