78.BÖLÜM

98.9K 4.8K 535
                                    

Kendimizi tam olarak hazır hissetmemiz uzun zaman almıştı.

Biricik'e ve kendime iyilik yaptığımı düşünürken ilişkimiz bir rutine girmişti. Bunun yanında kendini verdiği kariyer çalışmaları onunla gurur duymamı da sağlıyordu. Ondan sıkılmamıştım, onun için de aynı şey geçerliydi ama bir eksik vardı. Ona olan sevgim ilk günkü gibi olsa da insan evin içinde bir ses olsun istiyordu.

Biricik'in çocuk yapma isteğini köreltmeseydim bunu daha önce de mümkün kılabilirdim. İlk günler hüzünle içtiği doğum kontrol hapını artık ben demeden ve sanki bir ağrı kesici gibi içiyordu.

Daha fazla düşünmeyi bırakıp yatak odasından çıktım. Hazır kahvaltının başında beni karşılayan karımın burnuna bir öpücük kondurup yerime geçtim. Biricik de bana uyup yerine geçti ve yemeye başladı.

Sessizlik içinde yemeğimizi yerken bir kez daha aklıma dank etti. Biz son bir yıldır böyle sessizdik. Hayatımızda bir atraksiyon yoktu ve bu gayet sıkıcıydı. Lafa nereden başlayacağını bilemeyen ben, ki bu bir klasiktir tanıyanlar bilir, doğrudan girdim konuya:

"Çocuk yapalım."

Sıcak çay bardağı dudaklarına dayalı olan Biricik'in birden ağzı yandı ve acı bir çığlık attı.

Yerimden fırlayıp bir bardak su doldurdum ve ona uzattım.

"İyi misin?"

Sorduğum soruyla kıpkırmızı olan gözlerini bana çevirdi.

"Dilimi yaktım."

Dilini gösteren hâli minik bir kız çocuğunu andırırken gülmemek için kendimi zorladım. Yerime geçerken minik bir tebessüm etmiş olabilirim ama o kadar da olsun. Sonra hemen kendimi ciddi moda aldım.

"Ee, ne diyorsun?"

Kısa bir sessizlikle karşılık verdi. Gözleri benden başka her yerde gezindi. Sabırsız yanım her zamankinin aksine ağzından çıkacakları sükunetle beklerken cevap verdi:

"Hazır mısın?"

Cevaptan çok bir soruydu bu. Başımı evet anlamında salladım.

"Üzgünüm, Hakkı. Ben hazır değilim."

Şaka yapıyor sanıp gülümseyen yüzümü ikinci cümlesi yerle bir etti.

"Ve bir on yıl daha da hazır olabileceğimi sanmıyorum."

Yüzünde buruk bir gülümsemeyle bana bakan kadına sakin kalmaya çalışarak konuştum:

"Ben andropoza, sen de menopoza girersin. Olur biter... Çocuksuz, yaşlı bir çift oluruz. İstediğin buysa bana uyar."

Sonlara doğru biraz sesimi yükselterek konuşmuştum.

Bu tavrıma karşılık karım masaya iki eliyle vurup ayağa kalktı ve bana doğru eğildi.

"Yıllardır senin hazır olmanı bekledim! Bir iki yıl da sen bekle bakalım, nasıl oluyormuş anla!"

Sinirli bir gülüş atıp ben de ayağa kalktım. Sandalyede duran ceketimi alırken bir yandan da konuştum:

"Aslına bakarsan; sen yetersin, çocuk sahibi olmasak da olur."

Kapıya doğru yönelirken o kadar sinirliydim ki oluşan sessizliğe dönüp bakmadım bile. Fakat kapıyı çarpıp çıktığımda, "Şu anda bu noktada olmamamız gerekirdi," demeden edemedim.

***

Hakkı'nın olayla evden çıkmasının ardından kurduğum kahvaltı masasını söylene söylene kaldırdım:

"Beyefendinin keyfine göre ya! Çocuk istemesin, Biricik hap içsin. Sonra çocuk istesin hemen şipşak oluversin. Yok öyle yağma! Madem beni bu kadar bekletti, bunun bir bedeli olmalı."

***

Çocuk meselesi yüzünden tartışmamızın üzerinden bir hafta geçmişti ve Hakkı'nın ağzını bıçak açmamıştı. Gerçi ben de ondan aşağı kalmıyordum, hiç adım atmıyordum.

Aramızda sorunlar vardı ve giderek büyüyordu. Bir akşam okuldan eve geç gelmemle tüm birikenler patlak verdi. Hakkı'nın çıkışmalarını dinledim ve ardından küçük bir kavga ettik.

Aslında bizim yerimizde başka bir çift olsa çoktan bir avukat tutar, boşanma celbini postalatırdı. Fakat biz birbirimize karşı öyle büyük bir tolerans ve tutkuya sahiptik ki bunun olması imkânsızdı. Ne kadar birbirimizi kırsak da aynı yastığa baş koymadan uyuyamazdık. Görünmeyen bir iple birbirimize
dikilmiş gibiydik, hem de en oyalısından.

Yine atışmalarımızı yapıp aynı yastıkta buluştuğumuz bir geceydi. Uykuya dalan yüzünü izlemeye başladım. Ona güvenimi, aşkımı, bana ne verdiyse hepsini sorguladım. Ve içimden bir ses onu uyandırmamı söyledi, ben de sesin dediğini yaptım.

Saat üçü on iki geçiyordu ve ben adamın tepesine dikilmiş, onu dürtükleyip duruyordum. Ağır ağır kendine gelerek uykudan uyandı. Gözlerini açıp anlamayan tavrıyla bana bakmaya başladı.

"Ne oldu, Biricik?"

Mesafeli konuşmasını es geçip elini iki avcumun içine aldım ve karnıma götürdüm. Uyku sersemliğiyle şaşkın bir ördeği andırıyordu. Dudakları şişmiş, gözleri kısılmıştı.

"Hamileyim."

Bu tek kelimeyi anlaması süre alırken ilk önce iki kere gözlerini kırpıştırdı ve sonra sersemlemiş gibi başını iki yana salladı.

"Bu bir rüya."

Kendi kendine konuşan hâline gülümseyişim kendine attığı çimdikle kahkahaya dönüştü.

"Hayır, gerçek."

Benim onaylamamla yataktan atlaması bir oldu. Odanın camını açıp bağırmaya başladı:

"Hey, uyanın ulan! Baba oluyorum, baba!"

Gören de dünya üzerindeki ilk baba o olacak sanırdı. Bu hâllerine yatakta debelenerek gülmeye devam ederken bir anda havalandım. Kendimi Hakkı'nın kucağında bulunca can havliyle boynuna sarıldım.

Ne yaptığını anlamaya çalışırken beni kucağında mutfağa kadar taşıdı. Sandalyelerden birine bırakıp tam karşımdaki yerini aldığında ciddiyete bürünen ifadesiyle dimdik karşımda durdu.

"Ne zamandır bizimle?"

Konuşma tarzı tuhafıma giden adama sakinlikle cevap verdim:

"Beş haftalık."

Derin bir nefes aldı ve tuhaflıkla geçen konuşmaya can alıcı bir noktadan vuruş yaptı.

"Ne zaman öğrendin?"

"Çocuk yapalım dediğin günün akşamı."

Saçmaydı ama çocuk yapalım dediğinde test yapasım gelmişti ve sonucu olumlu çıkmıştı. Ertesi gün de doktora gidip onaylatmıştım bu durumu.

"Neden söylemedin peki?"

Tartışmasız tartışmamız için bir konu daha çıkmıştı.

"Dargın gibiydik ve ben söylemeyerek seni sinir etmek istedim."

Gerçek niyetimi söylemiştim. Yalan yoktu, ciddi ciddi sinir olsun istemiştim ki öyle de olmuştu.

Gayet sinirli bir tavırla evin içinde mekik dokumaya başladı. Bunu es geçip elini kavradığımda sakin bir nefes verip konuştu:

"Hadi, yatağa."

Bu kadardı işte, aynı yastığa baş koyduğumuz ve sonu huzurla biten bir gece daha... Sadece bir farkla, bu gece biz artık üç kişiydik.

***

MAFYA KORUMASI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin