29.BÖLÜM

152K 7.3K 183
                                    

Tam tamına üç gün ve üç gece eli kolu her yere uzanan ben, mafya babası Arat Çakıcı, sevdiğim kadını bulamamıştım.

Bu işe başlarken gücü altında ezildiğim bu koltuk sevdiğimi bulmama yetmiyordu.

Düşman, bir zamanlar babam yerine koyduğum adam, beni çok iyi tanıyordu. Onu arayabileceğim yerleri biliyordu ve saklanmak onun için çocuk oyuncağıydı.

Korkak herif, diye geçirdim içimden. Sadece onun gibi biri kaçak dövüşürdü. Kendi gibi pısırık oğlunu da yanına almıştı.

Bilmiyordu ki bu işin sonunda seçimi ben ona yaptıracaktım.

Önümdeki sehpada duran viski şişesinin dibi gelmişti. Karanlığıma çekilmiş bekliyordum.

Belki de dönemeyecek biri içindi bu bekleyiş. Kalbim gerçeklerle kavrulurken diktiğim noktadan açılan kapıya çevirdim gözlerimi.

"Bulduğunu söyle, Hakkı."

Başının yere eğilmesiyle elimdeki viski bardağını duvara çarptım. Yanıyordum ve bu öyle bir histi ki çaresizliğe sarılmıştı bedenim.

O günden beri aklımda olan yapacağım seçim... Bunun için fırsat vermeyecektim onlara.

Deniz'e dair bir ize dahi rastlamamışken kendime olan bu güvene artık inanmamaya başlamıştım.

"Ağabey, sakin ol."

"Söylemesi kolay. Deniz'in yerinde Biricik olsaydı ne yapardın?"

Dediğimle gözleri donarken boynunda atan damara şahit oldum.

"Ellerimle öldürürdüm."

Ne kanım çekilmişti ne de şaşırmıştım. Çünkü şu an benim gözümü bile kırpmadan yapacağım şeyi dile getirmişti.

Sıkıntıyla ayağa kalkıp telefonumu elime aldım. Bir arama, bir ses beklercesine umutla...

Onlardan haber bekleyecek kadar düşmüştüm, babamın bana çocukluğumdan beri aşıladıklarının değeri kalmamıştı gözümde.

Olan biten her şeyle geçmişi, hatta geleceğimi yargılamaya başlamıştım.

Elimde bulunan ve her imkânı bana sunan bu güç hiçbir şey ifade etmiyordu.

Deniz için değil bu konumu bırakmak, canımı dahi verirdim gözümü kırpmadan. İyi olduğunu bilmek istiyordum ve bunu sağlayamamak sabrımı zorluyordu.

"Ağabey, biraz uyu istersen."

Hakkı'nın sesiyle düşünmeyi bırakıp ayağa kalktım. Uykusuzluk ya da içki... Bilmiyordum, hangisi sersemlememe neden oluyordu. Denizde dalgalarla boğuşan bir sandalın içinde gibiydim. Sallandıkça midem bulanıyordu ve başım dönüyordu.

Kendimi toparlayıp kapıdan çıkmak için yöneldim.

"Ağabey, nereye?"

"Dağ evine..."

Dağ evine gidecektim. Kalplerimizin birbiri için attığını duyduğumuz ilk yere.

Arabanın kapısını açarken elimin üstüne beni engellemek için koyduğu eli beni kenara ittirdi.

"Bu hâlde asla izin vermem."

"Bıraksana ulan, gideceğim!"

"Ben götüreceğim o zaman, ağabey."

Ne kadar yalnız kalmak istesem de Hakkı'yı çift görünce bu girişimin tehlikeli olduğuna kanaat getirip vazgeçtim.

Arka kapıyı açıp oturdum, Hakkı da şoför koltuğuna geçip arabayı çalıştırdı.

MAFYA KORUMASI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin