31.BÖLÜM

148K 7.4K 467
                                    

Arabadan indim. Shrek arkamdan tükürükleriyle okuyup üfleyip Biricik'in evinin iki sokak ötesinde bırakmıştı beni. Bu hareketiyle koca karılara benzeyen Shrek gülmeme neden olmuştu.

Shrek'in tarifiyle yöneldiğim açık sarı apartmanın kapısından girip ikinci kata çıktım.

İlk kez geldiğim bu ev sanki onun yıllardır burada olduğunu biliyormuşum da hep önünden geçip gitmişim, içeriye hiç girmemişim hissi yaratırken kapının ziline bastım.

Kapı açılırken beni gören arkadaşımın mutluluğu bana da yansımıştı.

"Hoş geldin, canım arkadaşım."

Sıkıca birbirimize sarıldıktan sonra Biricik beni içeri alıp kapıyı kilitledi.

Her ne kadar sakin bir mahalle gibi dursa da tek başına yaşaması onun bu hareketi yapmasını normal karşılamama sebep olmuştu.

Bana sorgularca bakan arkadaşıma, "Ne var?" der gibi omuz silkip şen sesimi takındım.

"Ee, ben nerede kalacağım?"

Bana şaşkınca bakarken gözleri aniden kızardı ve ellerini yumruk yapıp bana doğru yaklaştı.

"O mafya bozuntusu tekmeyi bastı, değil mi? Şimdi ben onun ağzının ortasına..."

Elimle ağzını tuttum. Benden sıyrılıp kapıya doğru yönelen arkadaşımı durdurdum.

"Dur, kızım. Yok öyle bir şey. Ben seni özledim."

Dediğime gülümserken kolumdan tutup bana yatacağım yeri gösterdi.

Sonrasında uykum var deyip kendimi yatağa attım. O da göz devirip homurtuyla odadan çıktı.

Tam olarak iki saat on sekiz dakika kırk sekiz saniye geçmişti.

Zaman tutuyordum. Evet, ne yapalım yani, özlüyorduk adamımızı.

Asıl mesele ben değildim. Buraya ne için geldiğimi de unutmamıştım. Bu yüzden hemen işe koyuldum.

Biricik'in yanına gitmek için odadan çıktım. İki oda bir salon olan böyle minik ve şirin bir evde tek başına yaşamak hayallerinden biriydi, bunu yurttayken konuşmuştuk.

Konuştuklarımızı anımsarken o günler aklıma geldi. Küçük el feneriyle yorganın altında koğuş annemiz yakalayacak korkusuna rağmen ettiğimiz uzun sohbetler...

O bana, ben ona hayallerimizden bahsederdik. İkimizin de ortak hayali sıcak bir evimizin ve mutlu bir yuvamızın olmasıydı.

Ben gelin olmayı hayal ederken o kendi başına dimdik durmayı hayal ederdi.

Hatta söylediği tam olarak şuydu: Kedilerimle iki gözlü evimde yaşayıp yalnız öleceğim ben.

Dediği gibi de yapmıştı. Tek başına ayakta durmaya çalışıyordu. Evi de vardı, iyi kötü bir noktadan yakalamıştı hayatı. Bense orta malı gibiydim, ne yaptığım ve ne olacağım belirsizdi.

Daha düne kadar pansiyon odalarında sürünürken bugün neredeydim. Ve yarın kim bilir nerede olacaktım?

Bir yaprak gibi oradan oraya savurmuştu beni hayat. Kaderin bugün beni buraya sürüklemiş olması hep burada kalacağım anlamına gelmiyordu.

Tabii, benim de kadere ufak bir dokunuşum olmuştu. Çünkü cesaret işiydi bu noktaya gelmek. Yaptığım şey, her yiğidin harcı değildi.

Erkek kılığına girmek, mafyanın içine sızmak... Can korkusu olurdu insanda. Ama benim o günlerde kaybedecek hiçbir şeyim yoktu. Şimdi ise Arat vardı.

MAFYA KORUMASI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin