İki saat geçmiş olmasına rağmen Sıla'nın gelmeyişini neye bağlasam bilemedim. Sıla'ydı bu, geleceğim derse gelirdi. Gelmeyecek olsa kesin haber verirdi. Belki de trafik vardır.
'Bu saatte ne trafiği geri zekalı.' İç sesim her zamanki gibi beni doğru yola sokmaya çalışıyordu. 'Arasana.'
Rehberden Sıla'nın telefon numarasını bulup kulağıma götürdüm. Kötü bir şey olma düşüncesini aklıma bile getirmiyordum, ta ki telefona tanımadığım bir ses cevap verene kadar. İşte o zaman bir şeyler beynimi kemirmeye başladı, bende sıkıntıyla nefes alıp vermeye başladım.
"Alo?"
"Kimsin?" dedim doğrudan.
"Özel Destek Hastanesi'nden hemşire Şeyma. Hastanın yakını mısınız?"
"Ne hastası?" dedim sesimi yükselterek.
"Aradığınız kişi bir trafik kazası geçirdi ve yarım saat önce hastaneye getirildi. Polisler ailesine ulaşmaya çalışıyordu. Eğer yakınıysanız hastaneye gelebilir misiniz?"
Destek Hastanesi'nin başka şubesi olmadığına göre yakınlarda olana kaldırılmış olmalı. O zaman kaza yaptığında da bana çok yakınmış.
"Durumu nasıl?"
"Doktor size gerekli bilgiyi verecektir."
"Söylesene lan durumu nasıl?" diye bağırdım telefona doğru. Sanki sinir uçlarım çekiliyordu, ellerim titriyordu.
"Benim bilgi vermeye yetkim yok hanımefendi lütfen kendiniz gelin."
"Geldiğimde orada olmasan iyi olur." Diyerek telefonu kapattım. Arabanın anahtarını aldığım gibi merdivenleri koşarak indim.
"Nereye?" diye sordu babam beni durdurup.
"Sıla, kaza yapmış." Diyebildim kapıdan çıkmadan.
Hastaneye nasıl gittiğimi hatırlamıyorum bile. Muhtemelen birkaç kere hız yüzünden ceza yemiş olabilirim. Ama on dakikada hastanenin girişindeydim ve o hemşireyi bulursam Allah biliyor ya orada boğazına yapışabilirdim.
Danışmaya gidip,
"Sıla Çiçek Bozdemir kırk dakika önce trafik kazasında geçirmiş, nerede?"
Bilgisayarından bir şeyleri kontrol ederken bacaklarımın titrediğini hissettim. Kötü bir şey olmuş olamazdı değil mi?
"Şu an ameliyatta."
"Ne demek ameliyatta?"
"Doktor size bilgi verecektir, üçüncü kat sol koridora gidiniz."
"Doktorunuzu da sizi de..." diye sövmeye başlayarak asansöre doğru ilerledim. Sövme kısmını iç sesim halletmişti ve o kadar yaratıcı küfürler bulmuştu ki beni bile hayrete düşürmüştü.
Hala kendimi kaybetmemiştim ama ramak kalmıştı, hissediyordum. O doktor ameliyattan kötü haberle çıkarsa sonum ne olur ben bile kestiremiyordum.
Ameliyathanenin önüne geldiğimde kenardaki ekranda Sıla'nın adını gördüm. Kenardaki oturma yerlerinden birine oturarak beklemeye başladım çünkü artık dizlerim tutmuyordu. Dirseklerimi bacaklarıma koyarak ellerimi birleştirip alnıma yasladım.
Yok canım, bir şey olmazdı Sıla'ya. Mümkün değil. Daha birkaç saat önce beni ne kadar sevdiğinden bahsediyordu. Hayatta beni bırakıp gitmez. İmkansız. Öyle bir şey olmaz. Kesin iyidir.
O sırada babam gelmiş, yanımda iyi olacağına dair bir şeyler zırvalamaya başlamıştı. Onu duymuyordum, kulaklarım algılamıyordu söylediklerini. Sanki, hiçbir şey hissetmiyordum şu anda.
Kendimi ikna çabalarım ne kadar sürdü bilmiyorum ama içimi kemiren endişe geçmiyordu. Onu kaybedeceğim düşüncesi aklımın ucundan dahi geçse çıldıracak gibi oluyordum. Sıla hayatıma en olmadık zamanda girmişti. Tam neden yaşadığımı sorguladığım zaman, neden hiçbir şeyden zevk alamadığımı sorguladığım zaman. Şimdiyse sadece ona bakarak bile keyifleniyordum.
Ameliyathanenin kapısı açıldığında kafamı kaldırıp baktım. Çıkan doktoru gördüğüm an yanına gittim. Bir şey sormadan yüzüne bakmaya başladım.
"Hasta'nın yakını mısınız?"
"Öyleyim."
"Kolunda birkaç çürük vardı ama önemli bir hasarı yoktu. Ameliyatı dalağı yüzünden yaptık. Dalağı yırtılmıştı. Çok kan kaybetmiş, hipovolemik şoka girmişti. Hastayı neredeyse kaybedebilirdik ama hayatı çok seviyor olsa gerek hiç vazgeçmedi."
"Anlayacağım dilden anlatır mısınız?"
"Dalaktaki yırtığı ameliyatla diktik. Almamıza gerek kalmadı. Herhangi bir sorun oluşmaması için önce yoğun bakıma sonra normal odaya alacağız."
"Onu ne zaman görebilirim?"
"Bir süre uyutacağız. Odaya aldığımızda onu görebilirsin."
"İyi yani eminsiniz?"
"Ameliyat iyi geçti. Normal odaya aldığımızda daha detaylı bilgilendirilirsiniz."
"Teşekkürler." Derken yanağımdan akan yaşları fark etmemiştim bile. Bir şey olmamıştı. İyiydi, iyileşecekti.
O sırada bütün düşüncelerim arasından sıyrılan bir düşünce vardı. Tek bir duygu vardı aklımda.
'Bu ona, bende seni seviyorum, diyememiş olmanın pişmanlığıydı.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aptalın Biri (GirlxGirl)
Short StoryBaşlangıç Tarihi: 05.06.2018 Yarı Texting -,- Arkadaşlar sevişme çok (belki hiç) yok bu hikayede... Anonim: Ben bir ayyaşım Sekiz çizer ayaklarım Özlemişim sarhoşluğunu bu semtin sokaklarının Gecenin 1'i Aptalın biri Kalbinin dışında bekliyor içer...