Sıla'dan
Yanımda İnci ve Sanem'in olmadığı bir zamanı kollayan Berfin erken geldiğim bir zaman dibimde bitmişti. Ona eskisinden daha yakın davranıyordum. Çektiğim acıları hala unutmuş değildim. O yüzden bu yaptığına pişman olacaktı.
İlay, uykusu çok ağır bir insandı. Uyurken onu defalarca öpsem bile hiç uyanmazdı. Sabahları 'En sevdiğim.' Diye seslenmediğim sürece gözlerini açmazdı. İlay uykuyu çok severdi. Ama benim kabuslarım yüzünden uykusu çok hafiflemişti, neredeyse benimle aynı tepkiyi verecek kadar hızla uyanıyordu. Ve ben bunun için bile kendimi affedemezken Berfin'i öylece bırakmam düşünülemezdi.
Utangaç bir insandım evet ama sinirlendiğim zaman gözüm hiçbir şeyi görmüyordu. Bu yüzden Berfin'in yanında bütün utangaçlığım uçup gidiyordu. Şu an da onu parçalasam içim biraz rahatlayacaktı ama geçmeyecekti.
"Nasılsın?" diye sordum gülümseyerek.
"İyiyim sen nasılsın? Unuttun beni. İlk arkadaşın olmak isteyen bendim halbuki."
"Olur mu öyle şey, senin yerin ayrı."
"Sevindim." Dedi gülümseyerek.
Sakin ol Sıla. Sakin ol, İlay'ı düşün. Dayanmak zorundasın, sen yapmazsan İlay gelip öldürecek kızı.
Kendi kendime konuşmaya bir son verip kapıdan giren İnci ve Sanem'İ gördüm. Berfin anında tüymüştü. Eskiden yalnızdım evet ama şu an fark ediyordum da hep beni yalnız yakalayacağı zamanları seçiyordu.
"Ne diyor?" diye sordu İnci sinirle Berfin'e bakarken. Yeni tanışmış olsak da beni bu derece sahiplenmeleri hoşuma gidiyordu. Çünkü bunu sadece İlay ve Gökçe'de yaşamıştım. Uzun zamandır unuttuğum bir duygu gibiydi.
"Nasılsın falan."
"Daha ne kadar böyle devam edecek? Yeni bir şeyler söylemiş millete."
"Ne demiş?" diye sordum. Az çok tahmin edebiliyordum.
"Notlarının bu kadar yüksek olmasının sebebi İlay'ın sana vize sorularını vermesiymiş."
Tahmin ettiğim gibi yine bana zarar verecek bir söylentiydi. Elçin ablanın söylediklerinden sonra uzun süre düşünmüştüm. Eğer takıntılı bir şekilde beni seviyor olsaydı bile bana bu derece zarar vermek istemezdi. Hedefi bendim, İlay'la beni ayırmak değildi. Belki o da içindeydi ama ben aradan çıkarsam İlay'a ulaşması daha kolay olurdu.
Ve bu beni daha çok sinirlendirmişti. Üstelik çektiğim acıdan daha çok. Kafamda her türlü planı kurarken hiçbirinden memnun olmuyor ve daha fazla acı çekmesi için yeni planlar kuruyordum.
Elbette kolaydı, onu millete rezil etmek. Ya da orospu sitelerine dağıtmak. Gizlice videosunu çekmek. Hepsini yapabilirdim ama bununla tatmin olmazdım. Üstelik hemcinsimi cinsiyet üzerinden rezil etmek istemiyorum.
Onu korkutmak istiyordum. Aynı benim gibi gece kabuslar görerek uyansın istiyordum. Zayıflığını bulup oradan vurmak istiyordum.
Temiz hava almak için ders arasında fakültenin dışındaki kantine oturduk. Ben çay içerken, kızlar kahve içiyorlardı. Önümüzden geçen gruptaki çocuğu tanımıştım. Geçen gün İlay'a musallat olan çocuktu. Adı aklıma gelince gülmeden edemedim. Bir insan çocuğuna neden bunu yapardı ya, artık adımı çok seviyordum.
"Tamam güldük eğlendik, bu kadar yeter." Dedi çocuk diğerlerine.
"Niye kanka ya, ibne değil misin işte." Diğer çocuğun dediğini duymamla kan beynime sıçramıştı. Belki de lisede Hazal tarafından çok fazla zorbalık gördüğüm için bu konuda biraz hassastım.
"Murat yeter dedim kardeşim. Ben senin orospu çocukluğunla dalga geçmiyorum."
"Ne diyorsun lan sen?" Evet, kankalık kardeşlik buraya kadardı. Kendileri istedikleri her şeyi söyleyebilirdi ama laf duyamaya dayanamazlardı. Zorbaların ortak özelliğiydi bu.
"Niye sen bana söylerken sorun yoktu? Ya bir siktirin gidin." Diyerek arkasını dönüp yürümeye başladı Haydar. Sesler yükseldiğinden neredeyse bütün gözler onların üstlerindeydi.
Karşı taraf üç kişiydi ve hepsi Haydar'ın üstüne çullanmıştı. Bunlar daha liseyi atlatamamışlardı ve iddiaya varım burada baba parasıyla okuyorlardı. Üç kişinin çocuğu haşat etmesini izlemek istemiyordum ve kimse yardım edecek gibi durmuyordu.
"İbnesin oğlum işte, parasını versek bize bile verirsin götünü." Bunu duymamla sinirlerim hepten tepeme çıkmış, kızlar ne olduğunu anlamadan kavgaya doğru ilerlemiştim. Tam yumruk atacak olan çocuğun kafasına öyle bir tekme savurmuştum ki resmen içimin yağları erimişti. Güzel oturtmuştum.
Diğerleri hedef değiştirip benim üstüme yürürken onları bir şekilde atlatıp tekme savuruyordum. Sahi benim öğrendiğim bir Rus dövüş sanatı vardı. Eminim onu hatırlardım ama o elinde silah olanlar için daha faydalıydı. Bunları tekmeyle idare edebilirdim.
Edemedim. Hayvan gibi güçlülermiş şerefsizler. Birine vursam öteki kalkıyordu. Haydar da elinden geldiğince bana yardım etmeye çalışıyordu ama sadece çalışıyordu. Vurduğu yumruklar sinek ısırığından halliceydi.
Güvenlik bizi ayırana kadar birkaç yere darbe yemiştim ve muhtemelen mosmor geçecekti. Ben şimdi İlay'a ne diyeceğim ya?
Güvenlik okul kimlik kartlarımızı alarak bizim için bir kâğıt doldurdular. İşin yoksa bir de disiplinle uğraş şimdi. Karnımı tutarak gidip kızların yanına oturdum. Ders falan kaynamıştı tabi.
Arkamdan yüzü gözü dağılmış bir şekilde Haydar gelip masamıza oturdu.
"Bir revire falan gitseydiniz bari." Diyen Sanem çantasından çıkardığı peçeteyle Haydar'ın yüzündeki kanları silmeye çalışıyordu.
"Hastaneye gideceğiz şimdi." Diye yanıtladım.
"Esaslı kızmışsın ha." Dedi İnci sırıtarak. "Biz de seni utangaç bilirdik."
"Sinirlenmiştim sadece. Hassas noktamdan vurdular. Bayağıdır bir kavgaya karışasım vardı zaten. İyi oldu.
"Kıza bak be. Helalin var." Dedi Sanem aynı şekilde sırıtarak.
"Kalk." Dedim Haydar'a.
"Emrin olur kahramanım." diyerek hemen kalktı. Aslında İlay'ın anlattıklarına göre eğlenceli çocuktu.
Allah'tan arabanın anahtarları bendeydi. Olabildiğince İlay'ın öğrenmesini geciktirmeliydim. Şimdi böyle yanına gitsem sıcağı sıcağına gelir çocukları gebertirdi. Tabi en başta beni olaya karıştırdığı ve dayak yediği için Haydar'ı gebertirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aptalın Biri (GirlxGirl)
Short StoryBaşlangıç Tarihi: 05.06.2018 Yarı Texting -,- Arkadaşlar sevişme çok (belki hiç) yok bu hikayede... Anonim: Ben bir ayyaşım Sekiz çizer ayaklarım Özlemişim sarhoşluğunu bu semtin sokaklarının Gecenin 1'i Aptalın biri Kalbinin dışında bekliyor içer...