OH SONUNDA BİR DÜZENE SOKTUM HAYATIMI SDJFKSD ESKİS GİBİ HER GÜN BÖLÜM ATAMAM AMA HAFTADA İKİ-ÜÇ BÖLÜM ATARIM SÖZZZZ
<<<<<<<
"En sevdiğim, gelmeden beş dakika önce arasan da aşağıya insem. Gelip beni bekliyorsun her seferinde." Sıla kollarını göğsünde birleştirmiş bana sitem ediyordu.
"Tamam, tamam. Bir dahakine öyle yaparım." Diyerek güldüm.
"Güzel." Dedikten sonra kollarını açtı ve daha sevecen bir tona geçti. Yani neşe saçmaya başladı. "Nereye gidiyoruz?"
"Sürpriz."
"Yaa, İlaaay. Bak ben aşırı meraklı bir insanım. Ne olur söyle, nereye gidiyoruz?"
"Sürpriz." Dedim tekrar gülerek.
"Yol boyunca öğrenmek için başının etini yerim."
"O güzel sesini yol boyunca duyacaksam hiçbir şikâyetim yok."
"Aaaaah." Diyerek kalbini tuttu. "Kalbimden vurdun zalımın kızı."
"Çok acıdı mı?"
"Hayır hiç acımadı." Dedi sırıtarak. "Daha çok vur." Bunun tercümesi, olabildiğin kadar romantik ol, istediğin kadar vıcık vıcık şeyler söyle, idi.
"Gerçekten nereye gidiyoruz?"
Ciddi ciddi yol boyunca sormaya kararlıydı sanırım.
"En sevdiğim, sürpriz dedim ya."
"Ne de güzel yakışıyor ağzına ya. Bir daha söyle."
"Sılaa."
"Bir daha."
"Hiç değişmiyorsun." Diyerek kafamı iki yana salladım.
Evet, dediğini yapmış araba durana kadar nereye gittiğimizi belki yüz kez sormuştu.
"Nereye gidiyoruz?" Bu yüz birinciydi. Arabadan indiğimizde marketi gördü. Yüzünden hayal kırıklığı okunmayacak gibi değildi.
"Bunun için mi çile çektirdin bana yol boyunca?"
"Sadece yol üstünde uğruyoruz."
"Ne alacaksın?"
"Atıştırmalık, alkol vs."
"Yani sonra nereye gideceğiz?"
"Sılaaaaa." Kızmaya başlamıştım. Sabrımın sınırlarını zorluyordu resmen. Damarlarımdaki romantik kanı kurutmuştu.
"Tamam, tamam bakma öyle. O çattığın kaşlarını da düzelt." Diyerek öpücük attı. Yumuşadım. Kızgınlığım üç saniye falan sürmüştü. Rekordu.
Markete girdiğimiz an Sıla el arabalarından birinin içine atladı. Hoş geldin çocuk Sıla. Eğlenelim bakalım.
Alkol kısmına geldiğimizde sepete doldurmaya başladım.
"Bunların hepsini kim içecek?" diye sordu Sıla kıkırdayarak.
"Sarhoş olmak istemedin mi? Ayrıca kalanın hepsini ben içeceğim. Sanırım seni sarhoş ettikten sonra ayık kalabileceğimi sanmıyorum."
"Başımıza bir bok gelmesin?" Diye sordu şüpheyle. Valla her şey olabilir, garantisini veremem.
"Olmaz bir şey."
"İnanmış gibi yapayım."
Sadece tekila ve bira almıştım. Çünkü diğerleri Sıla'ya ağır gelebilirdi. Fazla karıştırmamak için atıştırmalık bir şeyler de aldım.
"Aç mısın?" Bunu sormuştum çünkü aç karna içerse daha kolay sarhoş olurdu.
"Biraz."
"Sabah için kahvaltılık bir şeyler alayım o zaman."
"Bu gittiğimiz yerde kalacağımız anlamına mı geliyor?"
"Evet."
"Hadi ya." Diyerek sırıtmaya başladı.
"Bende seninle uyumaya bayılıyorum, ama dua et de sadece uyuyalım." Diyerek sırıtışına karşılık verdim.
"Hiiii." Diyerek eliyle ağzını kapattı. "Edepsiz."
"Aklından neler geçiyor ki?" Diye sordum olabildiğinde masum bir tavır takınarak. Oysa ki aynı şeyi düşündüğümüze yemin edebilirdim. Sıla utanmaya başladığında onu kendi haline bırakıp alışverişe devam ettim.
Kasada Sıla yine poşetleme görevini almıştı. Alkolleri geçirirken kasadaki kadın bir Sıla'ya bir alkollere bakıyordu. Ben yaşımdan büyük gösteriyordum ama Sıla'yı zorlasak 16 yaşında bile gösterebilirdi.
Sıla yine beni yanıltmayarak pratik zekasını konuşturdu.
"Abla beni geçerken dayımlara bırakacaksın değil mi? Seninle ve arkadaşlarınla oturmayı sevmiyorum."
"Tamam bırakırım." Diye yanıt verdim. Kasiyer hiç sesini çıkarmadan devam etti. Ne olur ne olmaz Sıla'nın yaşını kontrol etseydi alamayabilirdik.
Elimizdeki poşetleri arka koltuğa bıraktıktan sonra arabaya geri bindik.
"Eee abla, nereye gidiyoruz?" diye sordu Sıla gülerek.
"Evimize." Diyerek sırıttım.
"Kimin evine?"
"Ailemizle yaşadığımız eve kardeşim. Kusura bakma dayımlara bırakamam seni, yolumun üstü değil." Dedim göz kırparak.
"Kardeşim deme lazım olur." Diyerek aynı şekilde göz kırptı.
"Allah'ım sen sabır ver." Diyerek arabayı çalıştırdım.
Yaklaşık yirmi dakika sonra gelmiştik. Beş katlı bir apartmanın önünde duruyorduk. Sıla arabadan inip etrafa baktı. Sıradan bir mahalleydi.
Arada sırada gelip kafa dinlediğim yerdi burası. Poşetleri alıp Sıla'ya beni takip etmesini söyledim.
Asansör olmaması tek sıkıntısıydı. Beşinci kata kadar elimizde poşetlerle çıkmıştık. Gerçi Sıla sadece kendini çıkarmıştı, poşetleri ben taşımıştım. Kapının önüne geldiğimizde Sıla belini tutarak soluklanmaya çalışıyordu.
"Nerede senin sporcu ruhun?" diyerek ona takıldım.
"Nedir bu eziyet?" diyerek yere oturdu.
"Evimize geldik işte." Dedim göz kırparak. Kapıyı açıp eve girdim. Tamamen benim zevkime göre dekore edilmiş siyah beyaz mobilyaların olduğu 2+1 evdi. Daha sonra çatıyı da kullanmaya karar verdiğimden içeriden merdiven yaptırmıştım ve dubleks eve dönmüştü. Çatıdaki alan küçüktü ve üstü camdı.
Dışarıdan bakan biri evin içinin böyle olacağını hayatta düşünmezdi.
"Çok güzel." Dedi Sıla hayranlıkla. "Neresi burası?"
"Burası eskiden dedem ve anneannemin yaşadığı yermiş. Sonradan zengin olunca başka bir yere taşınmışlar ama dedem, nereden geldiğimi hiç unutmam orası anneannenle özel anılarımızı barındırıyor, derdi. Sonra apartmanı satın almış falan. Ölünce burayı bana bıraktı. Bende kafama göre dekore ettirdim." Diye açıklama yaptım.
"Buram buram Beşiktaş kokuyor burası." Dedi burnunu kapatarak. Kahkaha attım.
"Ne bekliyordun?"
"Odanda hep grili maviliydi. Şöyle sarı kırmızı bir şeyin yok mu hiç ya?"
"Benim asla kırmızı, sarı ve lacivert eşyam aynı yerde olmaz. Bu renkler sarı ile asla kombin olmaz." Dedim sırıtarak.
"Saçımı sarıya boyatıp kırmızı giyinmezsem, görürsün sen." Gülerek.
"Olmaz." Diyerek karşı çıktım.
"Olur." Diyerek yaklaşıp dudağımı öptükten sonra yerdeki poşetleri alıp mutfağa gitti. Arkasından bakarken düşündüğüm şey, neden olmasındı. Tüh, yine güzel oyuna geldim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aptalın Biri (GirlxGirl)
Short StoryBaşlangıç Tarihi: 05.06.2018 Yarı Texting -,- Arkadaşlar sevişme çok (belki hiç) yok bu hikayede... Anonim: Ben bir ayyaşım Sekiz çizer ayaklarım Özlemişim sarhoşluğunu bu semtin sokaklarının Gecenin 1'i Aptalın biri Kalbinin dışında bekliyor içer...