Yine aynı ayıltma işlemini uygulamaya başladım. Tekrar bayılırsa muhtemelen kucaklayıp revire götürecek, orada bırakacaktım. O sırada hala tuşu kilitlenmemiş olan telefona kaydı gözlerim. Bizim konuşmalarımız açıktı. Bileğini ovalarken diğer elimle telefonu alıp bakmaya başladım. En sevdiğim diye kaydetmişti beni. Rehberine girerek başka numaralara bakayım dedim ama kimse kayıtlı değildi. Onun yerine galerisine girdim. Bütün galerisi benim fotoğraflarımla doluydu. Yüzde sekseni benim fotoğraflarım yüzde onu kendi fotoğrafları ve kalan yüzde onu da birkaç renkli çizimlerdi. Ve fotoğrafların çoğu habersiz çekimdi. Telefonun tuş kilidini kapayarak masaya koyduktan sonra kolonya koklatmaya başladım. Kafası ciddi ciddi güzel olursa hiç şaşırmazdım.
Gözlerini yavaşça açtı. Beni gördüğü gibi tekrar kapattı.
"Burada değilsin değil mi?" diye sordu.
"Buradayım." Diye yanıtladım.
"Yok sen değilsindir. Bir çık dışarı bak bakalım orada mısın?" diyerek saçmalamaya başladı.
"Sıla tekrar bayılırsan ya da kalkmazsan bütün okulun gözleri önünde seni kucaklayarak revire götüreceğim. Bunu mu istiyorsun?"
Tek gözünü açarak bana baktı. Yanakları ve kulakları çoktan kızarmıştı.
"Neden buradasın?" diye sordu.
"Sence neden?"
"Bilemiyorum, şahsen bende hatlar gitti. Ayrıca sınıf neden boş? Ve sen neden buradasın?"
"Sınıfa girdiğimde adını bilmediğim bir çocuk, ki bu okulda onu son görüşüm olacak, bizim mesajlarımızı okuyordu. Sonra seninle göz göze geldik, bayıldın."
Hala tek gözüyle bana bakıyordu.
"Adımı nereden biliyorsun?"
"Sıla diye seslendiler sana." Dedim yalan söyleyerek. Daha sonra, şimdi değil. Daha sonra aslında sarhoş olmadığımı itiraf edeceğim.
"Şey tekrar bayılmamam için biraz uzaklaşır mısın?" diye sordu sanki mümkünmüş gibi daha da sesini kısarak.
Ondan biraz uzaklaştıktan sonra sordum.
"Ben gelmeden önce ne oldu sınıfta?"
"Sana mesaj atacaktım telefonumu elimden aldılar birden. Mesajları falan okumaya başladılar. Zaten tam o sırada sen girdin. Bir şey görmediler yani." Dedi telaşla açıklama yaparak.
"Sakin ol, önemsemiyorum."
"Öğrendin yani..." dedi yeni anlamış gibi.
"Artık konuşmazsın benimle."
"Heyecanı kaçtı bütün olayın."
"Merakın da giderildi."
"Ben eve gidebilir miyim şimdi?"
"Kendimi iki metrelik balkonumdan atmam gereken bir konu var da."
Taramalı gibi arka arkaya sıralamıştı cümleleri. Mesaj atıyor gibiydi.
"Bende sarılmamız gereken bir konu olduğunu düşünüyordum." Dedim gözlerine bakarak. İnanamamış gibi kocaman açıldı gözleri. Elinin biri yine kalbini buldu, derin derin nefesler almaya başladı.
"Sana kaldıramam dedim, öleceğim dedim."
"Buna alışman gerektiğini düşünüyorum. Çünkü artık çok sık görüşeceğiz."
"Ne yani benden iğrenmiyor musun? Beni hala görmek istiyor musun?" diye sordu daha da şaşırarak.
"Senden neden iğreneyim?"
"Çünkü bir kızım ve seni seviyorum..." dedi mırıldanarak.
"Senin de kalbin var benim de. Gerçi ben benimkinden şüpheleniyorum olmayabilir. Neyse. Ortadaki iki tane kalp varken, cinsiyetin önemi ne?" diye sordum tek kaşımı kaldırarak.
"Resmen sana âşık olmam için yaratılmışsın." Diye yanıtladı beni.
"Eğer izin verirsem bana sımsıkı sarılacağını söylemiştin." Dedim kollarımı iki yana açarak. "Ne duruyorsun?"
Yavaşça bana doğru yaklaştı ve kollarını boynuma doladı. Aynı anda kafasını boynuma gömmüştü. Aynısını yaparak kollarımı sırtında birleştirdim ve burnumu boynuna soktum. Son iki gündür hasret kaldığım kokuyu sanki bitecekmiş gibi tek nefeste çekebildiğim kadar içime çektim.
Boynuma doladığı kolları bir saniye bile gevşemiyordu, sözünü tutuyor beni sımsıkı sarıp bırakmıyordu.
"Artık menekşe kokmuyorsun." Dedi hala sarılırken. "Ben kokuyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aptalın Biri (GirlxGirl)
Historia CortaBaşlangıç Tarihi: 05.06.2018 Yarı Texting -,- Arkadaşlar sevişme çok (belki hiç) yok bu hikayede... Anonim: Ben bir ayyaşım Sekiz çizer ayaklarım Özlemişim sarhoşluğunu bu semtin sokaklarının Gecenin 1'i Aptalın biri Kalbinin dışında bekliyor içer...