6.8

9.2K 568 56
                                    

Sıla'sız günlerimin nasıl geçtiğini artık hatırlamaz olmuştum. Yanımda değilken elim kolum onu arıyordu. Gözlerim etrafı tarıyor bulamayacağını bile bile bakıyordu. Hayal kurmazdım dolayısıyla bir hayal kırıklığım da olmazdı. Fakat Sıla hayatımda girdiğinden beri hayal kırıklığı sillesi peşimi bırakmıyordu. Gözlerim onu arıyor fakat bulamıyordu. Geriye ise koca bir hayal kırıklığı kalıyordu.

Bodruma koyduğum kum torbasını yorulana kadar yumrukladım. Sonra film izlemeye karar verip duş aldıktan sonra bilgisayarın karşısına geçtim. Herhangi bir film sitesinde gezerek hoşuma giden bir şeyler izlemeyi düşündüm. Hiçbir şey bulamayınca sıkılarak siteyi kapattım. Çoğunu izlemiştim zaten.

Vizyonda neler var diye bakmak için yakınlardaki alışveriş merkezinin sinemasının sitesine girdim. Güzel filmler vardı ve ben yalnız başıma gitmek istemiyordum. Sıla'yı dışarı çıkarmak için güzel bahaneydi ve biz sonunda normal çiftlerin yaptığı bir şeyi yapabilirdik. Telefonumu alıp Sıla'yı aradım.

"En sevdiğim?" diyerek açtı telefonu. Bu cümleyi ondan duymayı seviyordum. Seni seviyorumdan çok daha özeldi benim için. Bana böyle seslenmesi karnımda karıncalanmaya yol açıyordu ve ben bu hissi seviyordum.

"Akşam boş musun?"

"Ablamın eve geleceği saate bağlı, neden?"

"Sinemaya gidelim diyecektim."

"Gidelim!" diye telefona bağırdığında gülümsedim.

"Ablanın eve geliş saati ne olacak?"

"Onu erken getirebileceğim yollarım var merak etme. Kaçta gidelim?"

"En geç seansa bilet alıyorum, ben seni evden alırım. 9 buçuk gibi hazır ol."

"Tamamdır." Arkadan birisi Sıla'yı çağırıyordu. "Gitmem lazım, akşam görüşürüz en sevdiğim." Diyerek kapattı telefonu.

İnternetten çift koltuğuna bilet alarak arkaya yaslandım. Acaba bir sonraki seferde Sıla'yı dışarı çıkarmak için hangi bahaneyi kullansam, nereye götürsem? Bir saniye dahi yanımdan ayrılmasına tahammülüm yoktu. Onunla nasıl vakit geçireceğimi hesaplıyor olmam da değiştiğimin en büyük örneğiydi sanırım.

Islık çala çala salona indim. Akşam Sıla'yı göreceğim düşüncesi keyfimi yerine getirmişti. Karanlık sinema salonunda yapabileceklerim ise keyfime keyif katıyordu. İçimdeki ses yapamayacağımı söylese de onu umursamıyordum çünkü hayal kırıklarımdan oluşan yığına bir tanesini daha eklemek istiyordum. Şansım yaver giderse bugün Sıla'yı öperdim, gitmezse de güzel bir gece geçirmiş olurduk.

Zahide abla keyifli halimi görünce güldü.

"Ne iş?" diye sordu ağzımdan laf almak için. Haklı o da salak gibi sırıtıp duruyordum ve evdeki çalışanların pek görebileceği bir manzara değildi bu halim.

"Hiç." Dedim omuz silkerek.

"Akşam yemeğine ne istersin?" diye sordu ocaktaki çorbayı karıştırırken.

"Bilmem. Sabahki kahvaltı yetti ertesi sabaha kadar acıkmam herhalde."

"Arkadaşın hazırladı kahvaltıyı. Deseydin ben ikinize birden hazırlardım." Diyerek sitem attığında güldüm.

"Eli çok hamarattı sofra da ne varsa yedim valla."

"Damla'dan başka kimse gelmediydi bu eve önce." Yine başlamıştı ağzımdan laf alma çabasına.

"Sıla muhtemelen daha çok gelecek çünkü kendisi yakın bir arkadaşım. Mutfakta bir şey hazırlamak isterse falan izin ver. Seviyor mutfakta olmayı. Bir de o mutfaktayken kimse girmesin yanına."

"Tamam kızım söylerim herkese."

Mutfağa benim yaşlarımda bir kız girdiğinde şaşırdım.

"Hala bunları nereye koyayım?" dedi elindeki örtüleri göstererek.

"Misafir odasına koyuver." Dedi Zahide abla. Sonra da bana hitaben konuştu. "İlay bu yeğenim Ahsen. Yaz tatilinde ailesi yanıma gönderdi çalışsın diye." Bana tanıttığı kıza baktım ve baştan aşağı süzdüm. Yani genel olarak insanları süzmeyi severdim. Yüzüm yine ifadesiz halini alırken bir şey demedim. Kız da bir şey demeden çıktı mutfaktan.

Akşama kadar oyalanacak bin bir türlü sporu denedim. Gerçekten yapmaktan zevk aldığım bir şey varsa o da spordu. Basketbol hariç. O sinirlerimi zıplatmaktan başka bir işe yaramıyordu.

Saat 8 gibi çoktan hazırlanmış salondaki koltukta zamanın geçmesini bekliyordum. Babam bugün erken gelme gününde olsa gerek salona girdiğinde birbirimize şaşırarak baktık.

"Erkencisin." Söylediğimi görmezden gelip yanıma oturdu. Buram buram gelen alkol kokusuyla yüzümü buruşturdum.

"Sarhoş musun?" diye sorduğumda sakince kafasını salladı. Daha önce hiç sarhoş bir halde eve geldiğini görmemiştim, bu bir ilkti.

"Bugün birini gördüm." Dedi yine sakince konuşarak. Sanırım babam içtiğinde sapıtan insanlardan değil, uysallaşanlardandı.

"Kimi gördün?"

"İlk aşkımı."

"Ha? Kimi?"

"Lise zamanında sevdiğim bir kadın vardı. Bugün onu gördüm. Tıpkı ona benzeyen bir de kızı vardı yanında. Mutluydu." Dedi babam iç çekerek.

"Evden gideceğim düşünülürse, kocası yoksa şansını bir dene bence. Koskoca Altıntaş Grup'un başındaki insana hayır diyeceğini düşünmüyorum şahsen."

Kafasını iki yana salladı. "Parasıyla bir şeyler elde etmeye çalışan insanlardan nefret eder. Ayrıca evden gitmek ne demek? Nereye?" diye sordu dili döndüğü kadar.

"Belli değil. Üniversite için yurt dışına giderim belki. Ama bunları sen ayıkken konuşsak daha iyi."

"En azından konuşacağız." Dedi gözlerini kapatıp geriye doğru yaslanırken.

"Benim gitmem lazım. İnan kalıp senin aşk acını dinlemek isterdim ama kendi sevgilim beni bekliyor."

"Sıla mı?"

"Adını hatırlamana şaşırdım."

"Kızımın ilk defa sevgilisi oluyor bırak da o kadarını bileyim." Dedi gözlerini devirerek. Babam az önce bana gözlerini devirmişti.

Koltuktan kalkıp Sıla'ya mesaj attım.

İlay: Çıkıyorum şimdi

İlay: Hazır mısın

Çiçeğim: Hazırım gel

Çiçeğim: Bekliyorum bir tanem

Telefonu cebime koyup cüzdanımı elime aldım. Evden çıkıp arabaya gittim. On beş dakika sonra Sıla'yı görecektim ve bu beni heyecanlandırmaya yetmişti. Her seferinde onu ilk defa görecekmiş gibi heyecanlanıyordum ve bu hoşuma gidiyordu. 

Aptalın Biri (GirlxGirl)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin