5.3

10.1K 632 62
                                    

Bir süre vakit geçirdikten sonra Damla ve Sıla gittiğinde kendimi boşlukta gibi hissettim. Bu boşluğun Damla'dan kaynaklanmadığına da adım gibi emindim. Sıla'nın gitmesini engelleyebilirdim ama annesiyle ilgili bir durum olduğu için gitmek zorunda kalmıştı. Gözlerine baktığımda anlayabiliyordum, o da kalmak istemişti.

Bir şeyler atıştırdıktan sonra bütün gün işlevsiz kalan kaslarımı çalıştırmak için bahçedeki basket potasına indim. Amacım tamamen kas çalıştırmaktı, basket oynamak değil. Zira beceremediğim tek spordu ve ben bu duruma bir hayli sinirleniyordum.

Yani ne kadar zor olabilir ki? Alt tarafı topu potaya atacaksın girecek. Girmiyor işte on tane atıyorsam bir tanesi giriyor ve bu beni deli ediyor. Yine de top sürmeyi falan denedim, biraz ter attım sonra basket topuna voleybol topu muamelesi yaparak duvara smaç basmaya başladım. Avuç içim yanıyordu ama umurumda değildi.

Terimi ve sinirimi atabileceğim dahiyane bir yol bulana kadar devam ettim. Boşu boşuna kaşınmış, basketbol oynayarak kendimi sinirlendirmiştim. Ama ne yapacağımı bilmiyordum ve içimdeki boşluk duygusundan bir türlü kurtulamıyordum. Hava daha kararmamıştı bu yüzden evden çıktım ve kendimi bulduğum ilk spor mağazasına attım.

"Yardımcı olabilir miyim?" dedi yanıma yaklaşan bir çalışan.

"Kum torbası istiyorum."

"Buyurun bu taraftan." Diyerek bana yol gösterdi. Hiçbir özellik aramadığımdan ve hiçbir özellik umurumda olmadığından sıradan bir tanesini seçerek evime göndermelerini istedim. Adam satabileceği kadar şey satmak için yanında bir sürü eşantiyon önermişti. Omuz silkerek onları da satın aldım ve hepsini bir saat içinde göndermelerini istedim.

Evin boş bir bodrumu vardı orada kum torbası yumruklayarak eğlenebilirdim. Çalışan bandajı nasıl elime saracağımı ve eldivenleri nasıl takacağımı gösterdi. Eğer kullanmazsam kendime zarar verebilirmişim.

Aldıklarım gelmeden önce eve gittim. Adamlar geldiğinde kum torbasını astılar ve gittiler. Bir süre kum torbasıyla bakıştıktan sonra gösterildiği gibi eldivenleri giyip yumruk attım. Hiç umduğum gibi bir tepki alamamıştım ve bu beni daha çok sinirlendirdi.

Eldivenleri çıkarıp sadece bandajla vurduğumda gerçekten yumruk attığımı hissederek gülümsedim. Böylesi çok daha iyiydi. Kum torbasını yumruklama maceramda birkaç darbe de ben aldım. Yani ben kum torbasına vurdum o da bana vurdu. İnanılmaz eğleniyordum, sinirim falan kalmamıştı.

Susadığımı hissederek mutfağa girdiğimde babamda aynı anda mutfağa girdi.

"Bu aralar erkenden evdesin, hayırdır?" diye sordum tüm duygusuzluğumla.

"Kendime biraz izin veriyorum." Diyerek elimdeki bandajlara baktı. "Anlaşılan birileri kum torbası denen şeyi keşfetmiş."

"Öyle oldu." Elimdeki bardağı masaya bırakıp kapıya doğru yürüdüm.

"Bak, sana babalık yapamadığımın farkındayım." Deyip beni durdurduğunda yüzümü buruşturarak ona baktım.

"Bu konuşma için 19 yıl geç kaldın sanırım."

"Seni annenden korumam gerekirdi, onun sana zarar vermesini engellemem gerekirdi. En azından buradan gönderebilirdim seni ama yapmadım. Ona iyi gelirsin diye düşünmüştüm."

"Güzel düşünmüşsün baba." Dedim baba kelimesinin üstüne baskı yaparak. "Sayende annemin ne kadar sevilmediğini gördüm."

"İster inan ister inanma seni hep sevdim." Bu konuşmayı daha sonra açmayı düşünüyordum ama madem kendiliğinden açıldı devam ettireyim bari. Klima sayesinde terim de gittikçe soğuyordu.

"Annemi neden sevmedin o zaman?"

"Annen bana saplantılıydı. Babam bizi zorla evlendirmişti ve sabah evden çıkarken bile beni sorguya çekiyordu. Sıradan bir saplantı değildi onunki İlay. Hastalıktı ve tedavi bile olmuyordu. Ona iyi gelirsin sanmıştım ama sonuç beni senden kıskanması oldu."

"Ben anneni sevmiyor falan değildim. Ona gerekli ilgiyi gösteriyor hatta değer veriyordum. Ama ona hiçbir zaman yetmedi. Daha fazlasını istedi, arkadaşlarımla bile görüşmemi istemedi. Sen daha bebekken seni odaya kapattı ve seni görmemi engelledi. Ondan sonra oldu zaten olanlar. Nefret etmeye başladım. Boşanmaya çalıştım ama defalarca kendini öldürmekle tehdit etti. İşe yaramayınca seninle tehdit etmeye başladı. Daha küçüktün ve mahkeme kesinlikle seni ona verecekti."

Bütün bunları mutfak tezgahına yaslanmış bir şekilde anlatması olayın bütün ciddiyetini kaçırıyordu.

"Artık reşidim. Beni korumana ve babalık yapmana ihtiyacım kalmadı. Sarılmanın ne kadar harika bir duygu olduğunu da reşit olduktan sonra öğrendiğime göre bu saatten sonra babalık yapman veya yapmaya çalışman umurumda değil. Ama benim için bir şeyler yapmak istiyorsan Talat Soydemir'e söyle Hazal'ı yurt dışına göndersin."

"Neden?"

"Çünkü ben öyle istiyorum."

"Sadece sen istiyorsun diye yapabileceğim bir şey değil bu. Adam bana neden diye sorduğunda ne cevap vereyim?"

"Kaşınmış de." Dedim omuz silkerek.

"İlay, herhangi bir olaya karışmayacaktın. Ne oldu?"

"Ben hiçbir şeye karışmadım." Dedim sesimi yükselterek. "Telefon numaramı insanlara vermiş ve onun yüzünden tonlarca nefret mesajı aldım. Gelip benden ne kadar iğrendiklerini anlattılar. Onun için de teşekkür ederim, beni böyle duygusuz bir pislik olarak büyüttüğünüz için sayenizde nefret ediliyorum. Bir de her Allah'ın günü Sıla'ya yaptığı zorbalık var ama onu hesaba katmıyorum şu anda. Eğer ülkeyi terk etmezse muhtemelen onun hesabını ben soracağım ve sonuçları hiç iyi olmayacak."

Babam şaşırmış görünüyordu. Balık gibi ağzını açtı kapadı bir süre. Sonra konuşmaya başladı.

"Bu Sıla geçen gün karakoldan aldığımız Sıla mı?"

"Evet o."

"Onunla ne tür bir ilişki içinde olduğunu öğrenebilir miyim?" Alayla kahkaha atarak yanıtladım.

"Sevgilim."

Babam bir şok dalgasını daha atlatmaya çalıştı.

"Bu yaşına kadar sevgili edinmeyişine elbette şaşırmıştım. Olsaydı bile benimle tanıştırmazsın diye tahmin ediyordum ama bir kız? Bir kızla mı sevgilisin?"

"Bunun nesi yanlış?"

"Yanlış demiyorum. Sadece şaşırdım."

"İkimizde biliyoruz ki bana gram karışamazsın. Eğer benimle olmayan bağlarımızı onarmak istiyorsan Sıla'yı da seversin. Aramızda olanlar kimseyi ilgilendirmez, seni bile. Bu yaşa kadar sevilmeyen bir insan olarak onu sevmeye çalışıyorum ve bu konuda ilerleme kaydettiğimi söyleyebilirim." Yine alayla güldüm. "En azından Sıla şu hayatta beni bırakmayacağına emin olduğum tek insan. O yüzden kızının cinsel tercihi ile yüzleşmeyi öğren ve bizi ayırmaya çalışmak gibi bir hataya sakın düşme. İşte o zaman uzun süre önce yapmak istediğimi yapar, soy adımı değiştirir defolup giderim."

Babamı arkamda bırakarak mutfaktan çıktım çünkü üşümeye başlamıştım. Sıcak bir duş alıp kendimi yatağa attım. Yatakta dönüp durduktan sonra doğruldum. Sıla'yı istiyordum. Hiç olmadığı kadar çok istiyordum, şu an yanımda olsun istiyordum. Ona sarılıp, güzel bir uyku çekmek istiyordum. Onu görmek istiyordum.

Ve ben sanırım tam şu anda, özlemenin ne demek olduğunu öğrenmiştim.

Aptalın Biri (GirlxGirl)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin