Sıla'nın gelmesini beklerken yüklediğim oyunlardan birini açıp oyalanmaya başladım. Sıla ile hiç dışarıda randevumuz yoktu. Kalabalık yerlere girmeyi sevmediğinden dışarı çıkarmıyordum. Zaten bir randevunun nasıl olduğu konusunda hala bir fikrim de yoktu.
Turnuvalar başlamıştı, Sıla ile olan ilişkim de monoton bir hal almıştı. Ama bir şikâyetim yoktu. Güzel bir şekilde monotondu.
Hava karanlık olduğundan belki dışarı çıkabilirdik. Ama çıksak bile nereye gidecektik? Nereye gitsek Sıla hoşlanırdı? Bilmiyordum. Gerçekten bilmiyordum. Sıla'ya kalsa benim yanımda olduğu sürece nerede olduğu önemsizdi. Bu hiç değişmemişti, ilk günkü gibi seviyor, ilk günkü gibi değer veriyordu bana.
Benden bıkar sanmıştım ya da hevesini alınca herkes gibi gider sanmıştım. Sıla farklıydı. Bir insan gerçekten bütün benliği ile sevebilir miydi? Hadi sevdi diyelim, sevdiğini böylesine hissettirebilir miydi? Yanımda değilken bile yanımda gibiydi.
Birini kalbinde ağırlamak böyle bir şey miydi? Eğer böyleyse Sıla benim kalbime yerleşmeye gelmişti.
Oyun oynarken oradan oraya atlayarak bir sürü şey düşünmüştüm. Sonunda odamın içine pat diye dalan Sıla'yı gördüğümde telefonu bıraktım. Çok uzun süre geçmiş gibi hissediyordum.
"Bebeğim kapı çalmak denen bir şey var hani? Ya müsait olmasaydım?" dedim sahte bir sitemle.
"Zaten bende o yüzden öyle giriyorum ya. Belki banyodan yeni çıkmışsındır, bornozla yatakta yatıyorsundur falan. Bende tam o sırada girerim belki, bir güzel göz banyosu yaparım sonra da 'Ay pardon en sevdiğim, yanlışlıkla şey ettim.' Derim. Güzel bahane." Dedi sırıtarak.
"Mal, görmek istiyorsan gösteririm zaten neyin zorlaması bu."
"Öylesi daha heyecanlı ama." Diyerek dudak büzdü. Ayağa kalkıp yanına gittim. Ne yapacağımı merakla bekliyordu. Öpücük komasına sokacağımı söyleyince bayağı heveslenip gelmişti anlaşılan. Biraz hevesini kırayım da yüz ifadesini izlerken keyfim yerine gelsin.
Kollarımı belinin etrafından sarıp sarıldım. Anında karşılık vererek kollarını boynuma doladı. Birkaç dakika kadar hiç kıpırdamadan öylece kaldım.
"En sevdiğim, daha ne kadar ayakta duracağız?"
"Sen bana sarılmak istemiyorsun yani?" dedim geri çekilerek.
"Daha ne kadar sarılacağız diye sormadım farkındaysan daha ne kadar ayakta duracağız diye sordum sevdiğim. Oturalım öyle sarılalım."
"Ha tamam." Diyerek koltuğa oturdum. Sıla'yı üzerime çekerek yanıma değil kucağıma oturmasını sağladım. Tekrar sarıldım. Kendimi çok iyi hissediyordum.
"Bugün pek bir sevgi dolusun." Dedi Sıla kıkırdayarak.
"Özlemişim."
"Bende seni özledim en sevdiğim." Diyerek boynuma sokuldu Sıla.
"Bakıyorum da yine girdin boynuma."
"Burası benim cennetim." Dedi ve derin bir nefes aldı.
Keyfim çokta önemli değildi. Sıla'yı öpmek istiyordum ve öpecektim. Yüzünü kaldırıp öpülmedik yer bırakmayana kadar defalarca kez öptüm.
"Huylanıyorum." Diyerek kıkırdamaya başladı Sıla.
"Nereden? Buradan mı? Yoksa buradan? Hayır buradan." Diyerek aynı yerleri tekrar öptüm.
"Yaaa." Diyerek gülmeye başladı Sıla. Bu kadardı işte. Sıla'yı mutlu etmek bu kadar kolaydı. Ve onun sayesinde bende mutlu oluyordum.
Gülmeyi bıraktığında o beni öpmeye başladı. Aynı benim yaptığım gibi yüzümün her yerini öptü. En son dudaklarım kalmıştı. Dudaklarımı öptüğünde geri çekilmesine izin vermeden öpmeye devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aptalın Biri (GirlxGirl)
Short StoryBaşlangıç Tarihi: 05.06.2018 Yarı Texting -,- Arkadaşlar sevişme çok (belki hiç) yok bu hikayede... Anonim: Ben bir ayyaşım Sekiz çizer ayaklarım Özlemişim sarhoşluğunu bu semtin sokaklarının Gecenin 1'i Aptalın biri Kalbinin dışında bekliyor içer...