Sonunda şu kamp işi biterken eve girer girmez üstümdeki ağırlıkları bir kenara fırlatarak Sora'yı kucakladım. Tabi o da bana sevgiyle karşılık verdi demek istesem de benim her yerimi çizdikten sonra kucağımdan atlayıp Sıla'ya koştu. Ulan kedi, hesaplaşacağız bir gün senle.
"Babam yemeğe davet edip duruyordu. Yol yorgunusun zaten, hiç uğraşma oraya gidelim."
"Olur bir tanem." Dedikten sonra Sora'yı öpücüklere boğarak kucağından indirdi.
"İlay sence de bu kedi biraz fazla şişmanlamamış mı?"
"Hamile mi acaba?"
"Sora erkek." Derken gülmüştü. "Ayrıca nasıl hamile kalsın evden çıktığı mı var kedinin."
"Doğru. Şaşırdım bir an. Veterinere götürelim o zaman."
"Yarın okuldan dönünce götürelim."
"Tamam." Diyerek odamıza doğru ilerledim.
Vakitten kazanmak için beraber duş alıp üstümüzü giyindik. Duşa girmeden önce babama mesaj atıp geleceğimiz konusunda bilgilendirmiştim. Geldiğimiz gibi evden çıktık. Daha Sıla istemeden anahtarları ona verdim. Dönüş yolunda 4 saatlik yolu ben sürmüştüm ve yorgun hissediyordum.
Eve geldiğimde anılarım canlandı tarzında bir cümle kurmak isterdim ama bu evde olan tek mutlu anılarım Sıla'nın bize geldiği günlerdi. Onun dışında hiçbir zaman mutlu olduğumu hatırlamıyordum.
Güvenliğe selam verip bahçeye girdik. Arabadan inince Sıla'nın elini tutup eve doğru yürümeye başladım. Güvenlik geldiğimizi haber vermiş olacak ki biz daha kapıya varmadan kapı açılmıştı. Zahide abla açmış, bizi bekliyordu.
"Oy, yavrum benim." Derken bana sarılmış, bende karşılık vermiştim. Halbuki ben bu kadına daha önce hiç sarılmamıştım.
Benden sonra Sıla'ya sarılarak onu da 'Yavrum benim.' Diyerek sevdi. Sıla ise fazla muhatap olmadığı biri tarafından sarmalandığı için çoktan utançtan kıpkırmızı kesilmişti.
"Geçin içeri geçin." Diyerek bizi salona yönlendiren Zahide abla mutfağa doğru kayboldu.
Babam salon koltuğuna oturmuş televizyon izliyordu. Ne izlediğine bakınca belgesel olduğunu gördüm. Su altı belgeseliydi, ilgimi çektiğinden oturup onunla izlemeye başladım. Sıla da bana ayak uydurup oturmuştu.
"Vizelerin çok iyiymiş İlay." Dedi babam durup duruken. Beklemediğim yerden soru gelince öylece kalmıştım.
"Muhteşemdi." Diye yanıtladım.
"En yüksek notunun 28 olması harika. Baban o kadarını alamıyordu."
"Yaa işte, o kadar iyiyim bu konuda."
"Okulun gelecekteki sahibinden de bu beklenirdi zaten. Düşünsene 1.19 ganoyla torpille mezun olmuşsun ve okulun sahibi olmuşsun. Offf, düşmanların çatlar resmen çatlar." Babam benimle alenen dalga geçiyordu ve Sıla yanımda kıkır kıkır gülüyordu.
"Tamam be, bırakıyorum okulu. Madem muhteşemliğimi kaldıramıyor, devam etmem bende. Sıla'nın fakültesine kantin açacağım. Okulu bıraksam da ondan uzak kalmaya dayanamam."
"Saçmalama İlay." Dedi Sıla gülmeyi kesip. "Finallere kadar dayan, bambaşka olacak o zaman."
"Bu dediğine sen güveniyor musun?" diye sordu babam Sıla'ya.
"İlay'a güveniyorum, yetmez mi?" diye cevapladı. Bir kere daha aşık oldum ciğerim köşesi ama çok güvenmesen mi keşke?
"Hadi bakalım, İlay finallerde notlarını düzeltsin dile benden ne dilersen."
"Niye dileyen Sıla? Benim dilemem gerekmiyor mu? Sonuçta başaracak olan benim."
"Tamam sende ne dilersen dile. Ama bir şartla, BA'dan aşağısını kabul etmem."
"BA ne Sıla?" derken babam kahkaha atmaya başlamıştı. Konuya o kadar uzaktım işte.
"85 ve üstü almalısın diyor."
"Yok devenin. Bende sanıyorum 50 alıp kurtulacağım."
"50 seni kurtarmaz ki. Bütün derslerini alttan almak zorunda kalacaksın seneye. Alt sınıflarla derse gireceksin. Sıla'dan daha fazla dersin olacağı için okulda ondan daha fazla kalmak zorunda kalacaksın." Dedi babam. Vaziyet o kadar kötüydü demek ya. Son cümlesine kadar her şeyin oluru vardı da son cümlenin yoktu. Demek durum buraya geldi, biz de elimizi taşın altına koyacaktık madem.
"İyi ya. Halledeceğiz bir şekilde."
"Sıla'yı da kutlayayım. Bütün dersleri AA. Maşallah kızıma." Diyen babama, 'Kimin sevgilisi.' Dercesine gururla sırıtarak baktım. Sıla üstünden övünmek yeni hobimdi.
Sıla aldığı övgüyle kızarıp kafasını sokacak yer ararken babamın yanında sarılamayacağını fark edince koşarak tuvalete kaçtı.
Yemek hazır olunca sofraya oturduk. Sakince yemeğimizi yerken aklımdaki soruları sordum.
"Düğüne de az kaldı, yapabileceğim bir şey var mı?" Bir aydan az bir süre kalmıştı.
"Onu bana değil, Elçin ablana sor. Haftaya evde tadilat olacak Bulut ve Yağmur için odalar hazırlanacak, salon değişecek. Elçin istemediğini söyledi ama ben değiştirmek istiyorum. Bu ev eskisinden farklı olmalı." Derken iç çekmişti.
Ev, dedemin eski evi olduğu için buradan çıkmak istemiyordu ama evde yaşananları da değiştiremiyordu. Çareyi eşyaları değiştirmekte bulmuştu.
"Anladım. Sorarım."
"Kız istemeye giderken geleceksiniz değil mi?" diyen babam bahsini açarken bile heyecanlanmıştı.
"Kaçırmam." Diyerek güldüm.
Elçin ablaya mesaj atmayı aklımın bir köşesine yazdıktan sonra yemeğe devam ettim. Düğün telaşı da başlamak üzereydi yani.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aptalın Biri (GirlxGirl)
Short StoryBaşlangıç Tarihi: 05.06.2018 Yarı Texting -,- Arkadaşlar sevişme çok (belki hiç) yok bu hikayede... Anonim: Ben bir ayyaşım Sekiz çizer ayaklarım Özlemişim sarhoşluğunu bu semtin sokaklarının Gecenin 1'i Aptalın biri Kalbinin dışında bekliyor içer...