17.0

5K 342 4
                                    

Sıla'nın sabaha karşı aniden doğrulmasıyla bende uyandım. Artık uykum o kadar hafifti ki Sıla için hemen uyanabiliyordum.

"Buradayım ben." Diyerek sıkıca sarıldım. Boynuma sokulup derin derin nefesler aldı. Artık kâbus gördüğünü saklamıyordu ama neden gördüğünü hala söylememişti. Tekrar yatırıp saçını okşamaya başladım. Telefona uzanıp baktığımda güneşin doğmasına yakın saatlerde olduğunu gördüm.

"Uyuyabilecek misin tekrar?"

Kafasını olumlu anlamda sallasa da, "Uyumak istemiyorum." Dedi.

"Hadi gidip güneşin doğuşunu izleyelim o zaman." Dedim saçına öpücük bırakırken. Kalkıp sıkı sıkı giyinerek hazırlandık. Bu saatlerde havanın şakası olmazdı anında üşütebilirdik. Dışarı çıkıp karanlığın biraz geçmesini havanın az da olsa aydınlanmasını bekledikten sonra patika yoldan yürümeye başladık. Girişteki haritadan hatırladığıma göre seyir terası gibi bir şey vardı.

Tabelaları takip ederek yürürken güneş çoktan yükselmeye başlamıştı. Yokuş çıktığımız halde ikimizde sporla uğraştığımızdan pek sıkıntımız yoktu. Üstelik son bir aydır Sıla'ya bir spor aşkı gelmişti, akşam üstü koşularına çıkıyorduk beraber.

Yaklaşık iki kilometre parkurun sonunda terasa ulaşmıştık. Karşımızdaki dağların görüntüsü ve altımızdaki göllerin görüntüsü birleşince paha biçilemez olmuştu. Sıla'yı önüme alıp arkasından sarıldım. Arada sırada üşüyüp üşümediğini kontrol etmek için boynunu öpüyordum. Ceketimin önünü açıp onu da içime alarak etrafından sardım. Zaten ceket tarzı şeyleri bol almayı severdim.

"İlay."

"Hım.." dedim dudaklarım boynundayken.

"Kabuslarımda bana bakan insanlar görüyorum sürekli." Bu konuyu açmasını bekliyordum. Sonunda yanımda rahat hissetmeye başlamıştı.

"Sana küçüklük travmamdan bu yüzden utanmaya başladığımdan bahsetmiştim. Her gece, her gece aynı bakışları görüyorum. İğreniyorum o bakışlardan." Konuşmaya devam etmesini bekledim çünkü derin bir nefes almıştı.

"Şimdiye kadar sorun yoktu ama hiç arkadaş edinemeyince etrafımdaki insanların bana öyle baktığını düşündüm. Bilerek kendimi uzak tuttuğumu düşünüp kendimi suçladım. Kendimi değiştirmeye çalıştım. Bu yüzden kabuslar arttı. Özür dilerim, en sevdiğim sana daha önce anlatmadığım için. Ve teşekkür ederim yanımda olduğun için."

"Yine özür ve teşekkürlere başladık anlaşılan. Benim için nasıl olduğun önemli değil, utangaç olman, kıskanç olman, bazen fevri davranman, bencil olman... Ben sadece seni seviyorum. Seninle birlikte bütün özelliklerini seviyorum çünkü seni sen yapan onlar. Hala seni öptüğümde kızarmanı seviyorum. Gözlerine baktığımda kendimi görmeyi seviyorum. Uyurken mırıldanmanı seviyorum. Ben seni sen olduğun için seviyorum, o yüzden diğerlerini umursama. Seni tanıyanın seni sevmeme gibi bir ihtimali yok zaten. Kendini değiştirmeye çalışma, olduğun gibi çok güzelsin." Derken eğilip yanağından öptüm. Bu konuşma ona derman olmak için değildi, sadece içimden geçenleri söylemiştim.

Benden tarafa dönüp gözlerini kapattı.

"Öpmemi istiyorsan söyle." Dedim alaycı bir sesle.

"Ezberliyorum." Dedi. "Söylediğin her bir kelimeyi, her bir harfi kaçırmadan ezberliyorum. Başıma gelen en güzel şeysin sen ve ben sadece senin yanındayken güzelim." Gel de sevme işte. Kollarını belime dolayıp sımsıkı sarıldı.

"Gidelim mi artık?" diye sordu kafasını yukarı kaldırarak. Bu kadar yakından böyle bakarsa kendimi tutamazdım ki. Etrafta kimse de yoktu. Eğilip dudaklarını öptüm. Geri çekildiğimde bu sefer öpen Sıla'ydı.

"Gidelim de kahvaltılık bir şeyler hazırlayayım. Damla aç uyanır." Diyerek kıkırdadı.

"Sikerim Damla'sını." Derken tekrar öptüm.

"Şşşt." Diyerek parmaklarını ağzıma koyup geri çekildi. Parmaklarını da öptüm. Sıla'yı öpücük manyağı yapacaktım.

"Hadi gidelim." Diyerek elimi tutup beni yönlendirdi. Geldiğimiz yoldan etrafı izleyerek, bazen durup fotoğraf çekinerek bazen de öylece ağaçların güzelliğine bakarak geri döndük. Ayrıldığımızdan beri yaklaşık 3-4 saat geçmişti.

Kızlar uyanmış, havanın biraz daha ısınmasını fırsat bilerek ortaya oturmuşlardı. Aradıklarında dolaştığımızı söylemiştim.

Ben otururken Sıla sandviç tarzı bir şeyler hazırlamaya başladı. Elif de ona yardıma gitmişti. Yaklaşık 10 dakika sonra ellerinde sandviçlerle geri döndüler. Sessiz sedasız yaptığımız kahvaltıdan sonra çadırlara ayrılıp vakit geçirmeye başladık. Sıla kitap okudu, ben onu izledim. Beraber telefondan oyun oynadık. Günümüz güzel geçiyordu, inşallah bütün günlerimiz böyle olurdu.

Aptalın Biri (GirlxGirl)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin