~144~

470 82 162
                                    

Geldiğimiz evi ilk kez görüyordum. Şehirden uzakta olması bir yana, fazla karamsardı. Dış cephesi siyahtı ve bahçesi bir atın koşturabileceği kadar büyüktü. Buna rağmen salona girene kadar geçtiğimiz koridor bembeyazdı. Salonun duvarları da beyazdı ancak mobilyalar yine koyu renkti.

Geniş koltukta oturan ikiliye baktım merakla. Biri Seungmin'di ama ötekini tanıdık gelse dahi çıkaramamıştım.

"Changbin", dedi Chan hemen yanımdan. Böylece onun, Felix'in sevmediği üssü olan Changbin olduğunu anladım. Bir kere sosyal medyadan görmüştüm yüzünü. O burda ne yapıyordu ki?
Ayağa kalkıp elini uzattığında kısaca karşılık verdim.
"Minho."

İsmimi söyler söylemez gülümsedi ve "Biliyorum", dedi. Kaşlarımı çatarak Chan'a baktım. İfadesizdi. Her zamanki gibi.

"Jeno yukarda, soldaki odada. Jaemin ve Jaehyun yanında."

Seungmin'in bilgilendirmesiyle koşar adım sağımda kalan merdivenlere yöneldim ve olağanca hızımla çıkıp dediği odaya girdim. Ani girişimle Jaemin'in ve tanıdık yüzün bakışları bana döndü. Hey, bu o herifti. Kütüphaneye gelip Taeyong hyungu alan. Demek adı Jaehyun'du.

Onları geçip yatakta uzanan Jeno'nun yanına vardım. Berbat görünüyordu. Yanağında morluk ve dudağında kurumaya yüz tutmuş bir yara vardı. Belliki onu yıkayıp yeni kıyafetler giydirmişlerdi. Kim bilir vücudunda ne çürükler ve yaralar vardı. İçim sızlarken tavana diktiği gözlerine endişeyle baktım.

"Jeno, ben geldim."

Sesimi olabildiğince yumuşak tutmaya çalıştım. Ona ne yapmışlardı böyle?

"Şokta gibi gözüküyor. Doktor çağırdınız mı?"

Ayakta dikilen ikiliye bakarak sorduğumda cevap alamadım. Chan'a döndüm bu defa. Kapının ardında, kollarını göğsünde birleştirmiş öylece duruyordu.

"Onu götüreceğim, burda kalamaz. Yanımda olursa ona iyi bakarım."

Böylece Chan başını sallayıp belli ki isyan etmek için dudaklarını aralayan Jaemin'in sözünü başlamadan kesti.

"Hazırlanın, sizi eve bırakayım."

Bakışlarım tekrar Jeno'yu buldu. Elini tutup saçlarını okşadım bir süre. Hiç iyi görünmüyordu. Her ne yaşadıysa psikolog olmadan atlatamayacağı kesindi.

"Sana yardım edeyim."

Jaehyun gelip Jeno'yu kaldırmış ve ben ona üzgün gözlerle bakarken odadan çıkmıştı. Jaemin'e dönüp onaylamaz bir bakış attım. O da üzgün görünüyordu ama bu gerçeği değiştirmiyordu.

"Söylememe gerek olduğunu sanmıyorum", dedim ciddi bir şekilde. Böylece odanın kapısına diktiği gözleri beni buldu.

"İstemeden de olsa ona zarar verdin. Artık uzak dur. En azında toparlanıp kendi kararını kendisi verene kadar."

Bir şey söylemedi. Ben de cevap beklemedim zaten. Odadan çıkıp merdivenleri indim ve koltukta tek kalan Changbin'e kısaca veda ettim.

Chan arabanın önünde Jaehyun'la olan konuşmasını sonlandırıp sürücü koltuğuna geçtiğinde, Jaehyun benim bulunduğum girişe doğru yürümeye başladı. Yan yana geldiğimiz kısacık anda "Seni tekrar görmek güzel" dedi.
Önemsemeyerek bu defa arka koltuğa, Jeno'nun yanına geçtim.

"Jaemin'e şimdilik sahip çıkmanız gerek."

Endişeli bakışlarımla Jeno'yu incelerken söylediğimde hafifçe güldü Chan.

"Onun babası değilim. Ne isterse yapar."

Ben de Jeno'nun babası değildim ama arkadaşlık ve abilik görevimi yerine getirmem gerekiyordu. Dikiz aynasından ona ters bir bakış atmış ve Jeno'nun elini yavaşça okşamaya devam etmiştim.

Banginho StoriesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin