~180~

359 50 221
                                    

"Cidden mi Jaehyun?"

Chan'ın gelmesini canı gönülden istememiş olan Jaehyun, hiçbir şey söylemeyip giriş kapısına yöneldi. Chan da onu, yüzünde rahatsız bir ifadeyle takip edip içeri girdi.

Bordo renginin hakim olduğu, mavi ve yeşil ışıkların aydınlattığı oldukça geniş bir eğlence mekanıydı burası. Henüz erken saatler olduğundan bomboştu. Bu yüzden sağda kalan, geniş alanın sonundaki bar tezgahı net bir şekilde görülebiliyordu.
İkili, ince kolonların yanından geçip bar tezgahının yanındaki merdivenlere yöneldi. Yukarıdaki dar koridor, bordo duvarlarla iyice daralmış gibiydi.

"Buraya öylece girebilmemiz normal mi?"

Kapıda da hiç güvenlik görmediğinden şüphelenmeden edememişti Chan. Henüz gündüz olabilirdi ama mekanı öylece açık bırakmak hiç mantıklı değildi.

"Geleceğimizden haberi var. Odasına gidince anlarsın."

Başka bir şey sormadı Chan. Jaehyun'un, iş söz konusu olduğunda en iyisini yaptığına her seferinde şahit olmuştu. Bir bildiği vardır diye düşünüyordu.

Koridorun sonundaki tek farklı renk olan beyaz kapının önünde durdular. Diğerlerinin aksine beyazlığıyla göz kamaştırıyordu. Üstünde tek bir leke bile yoktu.
Jaehyun bir elini yumruk yapıp kapıya dört kere hafifçe vurduğunda, hiç ses gelmedi. Yarım saniye geçmişti ki ardına kadar açıldı kapı. Boynunda ağaç dallarına benzeyen şekiller olan bir vampirdi kapıyı açan. İlk bakışta dövmeye benziyordu ama yakından bakınca, onların dövme değil de ince derisinin altındaki damarlar olduğu anlaşılıyordu. Olması gerekenden daha koyuydu bu yüzden göze çarpıyordu.

Odaya girmeyi zerre istemese de Jaehyun'un peşinden gitti Chan. Buraya geleceklerini bilseydi ona yardım teklif etmezdi.
Kapısı gibi bembeyaz olan odanın ortasında büyükçe bir masa vardı. Her şey gibi, o da beyazdı. Masanın arkasındaki, perdeleri sonuna kadar açılmış pencerenin önünde rahat gözüken geniş bir kanepe duruyordu.
Jaehyun oraya geçip oturduğunda, Chan kollarını göğsünde bağlayıp ayakta kaldı. Onca yıllık hayatı boyunca hiçbir zaman anlaşamadığı çok sevgili kuzenini görmek istemiyordu.

Odanın solda kalan beyaz duvarının ortasında yine beyaz bir perde asılıydı. Tavandan yere kadar uzanan perde, ipekten yapıldığını belli edercesine ışıldıyordu. Onlara kapıyı açan vampir dışarıya çıktığında, beyaz perde de aralandı.
Buz gibi bakışlarıyla, insanların göz göze gelmekten bile kaçındığı, belki de yaşayan en güzel vampirdi Jeonghan. Dudakları, bordo ceketi ve sol elinin işaret ve orta parmağı kana bulaşmış bir halde olmasına rağmen mükemmel görünüyordu.

"Hoşgeldin Chris. Bu ne güzel bir sürpriz."

Chan bakışlarını masaya sabitleyip sessiz kaldı. Jaehyun bu sırada konuşmak için dudaklarını araladığında, Jeonghan tekrar söze girdi.

"Ne yazık ki yanlış zamanlama. Biraz beklemelisiniz."

Jaehyun pes ederek sustu ve Chan'a kısa bir bakış attı. Chan istifini hiç bozmamıştı. Hala masaya bakıyor ve ayağıyla ritim tutuyordu.
Jeonghan gözlerini kuzeninden ayırmadan masanın diğer tarafına ilerlemiş ve duvara sabitlenmiş aynanın karşısına geçmişti. Parmaklarındaki kanı da dudaklarındakini de diliyle temizleyip ceketinin cebinden mendil çıkardı. Aynada kendisine değil, hala sessizce duran kuzenine bakmaya devam ediyordu.
Mendili dudaklarına bastırıp soluk rengini bastıran kırmızılığı temizledi nazikçe. Ceketin kapayamadığı göğsüne damlamış olan kanları da sildikten sonra aynaya arkasını döndü.

"Uyuşturucu işinde olduğunu bilmiyordum."

Masanın başındaki işlemeli sandalyeye oturup bacak bacak üstüne attı. Chan ona bakıp kollarını çözdü ve önündeki sandalyeyi çekip oturdu.

Banginho StoriesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin