~101~

566 75 234
                                    

Seungmin çığlık atarak uyandığında Hyunjin de neye uğradığını şaşırarak gözlerini açtı. Omegayı kolları arasına hapsetmiş ve muhtemelen ayrılmaması için sıkı sıkıya sarmıştı. Hemen ellerini çekti ve uzaklaştı ondan.
Seungmin rahat bir nefes alarak yataktan fırladı ve tek eliyle yüzüne serinlik yapmaya başladı. Bu sırada Hyunjin iyice ayılmıştı ve Seungmin'in kalkmasıyla gözleri kocaman olmuştu. Seungmin üstüne sadece alfanın bir kapüşonlusunu giymişti. Beyaz ve pürüzsüz gözüken bacakları, istemsizce alfanın sınırlarını zorlamaya başlamıştı bile.

Seungmin gece uyuyamayınca planını uygulamaya karar vermiş ve bilerek üstündeki gecelik takımını çıkarıp bu yeşil kapüşonluyu giymişti. Hyunjin'in kendisine yiyecekmiş gibi baktığını gördüğünde ise sanki amacı bu değilmiş gibi utanmıştı.
Kulaklarına kadar kızarırken ne yaptığını farkederek dudaklarını dişlemeye başladı. Evet, alfanın ona gelmesini istiyordu ancak buna hazır mıydı ki? Tabiki değildi.

"Altına bir şey giy."

Hyunjin bakışlarını güçlükle omegadan ayırmış ve yataktan kalkmıştı. Seungmin de toparlanıp sakinleşmeye çabalarken en azından ne yapacağını söylediği için içinden teşekkür etmişti alfaya.
Hyunjin onu es geçip banyoya girdiğinde, rahat bir nefes verip gardıroba koyduğu dünkü kıyafetlerini aldı Seungmin.

Ne yapacaktı böyle? Eğer alfa değil de kendisi giderse ona, geri çevrilmeyeceği kesindi. Alfanın utanç duyduğu falan yoktu çünkü. Seungmin bunu aşıp iddiayı kazanmalıydı. Söz konusu olan gururuydu bir nevi. Kızgınlığında yine kendini kontrol edemeyip alfaya gitme ihtimali çok yüksekti. Böyle olursa Hyunjin asla susmazdı. Buna izin veremezdi ama utancını nasıl aşacağını da bilmiyordu.
Kıyafetlerini giyindikten sonra alfayı beklemedi ve çıktı odadan. Malikaneden de ayrılıp sözde evlerine geri döndü. Daha çok düşünmesi ve bir şeyler bulması gerekiyordu.





...





"Akşam yemeği daveti, öyle mi?"

Ulak başını salladığında kuşlarına çevirdi gözlerini Minho. İşlemelerle süslenmiş kafese yaklaştı ve içindeki güvercine sevgi dolu bir bakış attı.

"Pekala", dedi ulağa bakma gereği duymadan.
"Quexilherd'in Alfası'na onur duyduğumu iletin."

Ulak başını sallayıp uzaklaştığında Minho, kıstığı gözlerini bahçesinin tellerine dikti. Aklından ne geçiyor Bang Chan.

"Efendim, esiriniz Seo Changbin sizi muhakkak görmesi gerektiğini söyledi."

Minho bakışlarını tellerden ayırıp son kez güvercinine baktı ve elindeki eldivenleri çıkarıp kafesin üstüne koydu.

"Bana sürü komutanını çağır."

Beta baş selamı verip baş alfanın isteğini yerine getirmek için gözden kayboldu. Minho bu sırada günlerin hesabını yaptı kendince ve bir karar verdi. Komutanı karşısına geçip selam verdiğinde başıyla, eldivenlerini koyduğu kafesi gösterdi.

"Bu kafesin, iki gün sonra bu saatlerde Batı sınırına getirilmesi istenecek. Sakın unutma, bu haberi alır almaz sürünün başına geçip Quexilherd'e saldırmaya geleceksin. Yok eğer böyle bir şey olmazsa, o zaman sorun yok demektir."

Komutan kafasını onaylar anlamda sallarken kaşlarını çatmıştı. Belli ki aklına takılan bir şey vardı. Minho ona konuşması için izin verdi hemen.

"Sürümüzdeki adam sayısıyla Quexilherd'teki adam sayısının nerdeyse aynı olduğunu biliyorsunuz. Bu riski göze almak istemeniz garip."

Minho gülümsedi ve pelerinini düzeltirken birkaç adımda alfasının yanına vardı.

Banginho StoriesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin