~149~

488 69 292
                                    

*Uyarı: Cinsel içerik.

Öteki evden daha hoştu burası. Aşırı büyük ve soğuk değildi. İçinde bir aile yaşamamasına rağmen yuva gibi hissettiriyordu. Kırmızı güllerle dolu salıncaklı bir bahçesi, amerikan mutfaklı salonu, bir misafir odası, iki yatak odası ve iki banyosu vardı. Mobilyalar modern ve açık renkliydi. Bu da odaları daha ferah yapıyordu.
Sevmiştim. Hayır, bayılmıştım. Çok güzel bir evi vardı.

"Aç olmadığına emin misin? Bu saate kadar bir şeyler yemiş olmalıydın."

Gözlerimi, duvardaki boş çerçevelerden hala ayakta dikilen Chan'a çevirdim.

"O kadar bahsettin ki acıktım. Hadi beraber yemek yapalım."

Ayağa kalkıp elimi uzattım tutması için. Bekletmeyip parmaklarımızı kenetledi ve birlikte mutfağa geçtik.

"Saat geç olduğundan çok bir seçeneğimiz olduğunu sanmıyorum. Salata?"

Omuz silkip elimi bıraktı ve buzdolabını açtı. Üzgünüm ama sevgilisiyle tatlı vakitler geçirebilecek biri değildim ben. Buna birlikte yemek hazırlamak da dahildi. Aklımdaki plana sadık kalıyordum sadece, umarım o da bu aktiviteden gerçekten zevk almazdı.

Buzdolabını iyice gözetleyip garip bir şey olmadığına emin olduktan sonra çıkardığı malzemeleri ayırıp yıkamaya başladım.
İçimde büyüyen heyecana mani olamıyordum. Hiçbir şey normal gelmiyordu. Bir vampirle sevgiliydim ve hangi cesaretle evine girip onunla yalnız kalıyordum? Söyledim ya, hiçbir şey normal değildi. Ben de dahil. Korkmam gerekirdi, delirdiğimi düşünerek psikologdan randevu almam gerekirdi ya da arkama bakmadan kaçmam falan. Ama kalmam ve daha derine inmem asla normal değildi.

"Bana notu yazan h'den bahsetsene. Nasıl biri?"

Kalan malzemeleri dolaba bıraktıktan sonra bir bıçak alıp yanıma geldi. Tezgaha bıraktığı bıçağı alıp salatalıktan başladım doğramaya.

"Yıllar öncesinden gelecek zaman için planlar yapar. Kimseye benzemez, biraz kaçıktır."

İsteksizce verdiği bilgilerden sonra bir elini tezgaha yaslayıp beni izlemeye başladı. Bundan önce doğradığım salatalıklara bakıyordu.

"İsmini söylemeyecek misin?"

"Bilsen de bir şey fark etmeyecek."

Ona hep soruyla geleceğimi biliyordu. Bu yüzden fazla düşünmeden cevap vermesi normaldi. Hazırlıklıydı, her zaman. Ben de bunu bildiğimden şaşırtmak istiyordum onu. Hazırladığı cevapların dışında ne söyleyecek, ne gösterecek bilmek istiyordum.

"Hyunjin için ne ayarladın peki?"

Kıvırcıklara geçtiğimde sadece yüzüme baktığından emindim. Soruma cevap alır almaz, hazırdım.

"Seungmin'i aramış. Sanırım o ikisi birbirlerinden ayrılamıyor. Ben de ayrılamıyorsalar birlikte kalsınlar dedim. Onları kontrol edemezsin Minho, her zaman işe yaramaz."

Biliyordum. Jeno'yu Jaemin'den uzak tutmayı bir şekilde başarmıştım çünkü Jeno kendinde değildi bile. Her şeyin farkında olan bir diğer kişi olarak, kendi kararını verene kadar durumu kontrol ediyordum. Aynı şey Hyunjin için geçerli değildi çünkü o şapşal, Seungmin'e kapılmıştı. Sözümü dinlemezdi de zaten. Gitmek istiyorsa tutamazdım. Bu karmaşada tek dileğim Jeongin'in onlara hiç bulaşmamasıydı.

"Kim biraz kaçık değil ki", dedim bıçağı gereğinden daha fazla ilerletip. Parmağımdaki sızıyla hemen bıçağı bırakıp geri çekildim.

Banginho StoriesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin