~74~

583 80 131
                                    

Jisung'la birlikte pek bilmediğim bir eğlence mekanına gelmiştik. Bilerek, bizimkilerden birinin bilmediği bir yeri seçmiştik çünkü sadece ikimiz olmak istiyorduk. Sonradan basılmak da hoş olmazdı. Bu yüzden özellikle sarhoş olmayacak ve Han'a sahip çıkacaktım. Kafasını dağıtıp mutlu hissedecekti ve sonra sakin bir şekilde eve dönecektik. Planım buydu.

"Hyung, sen neden içmiyorsun?"

Çoktan yuvarlamaya başladığı kelimelerle sorduğunda gözlerimi devirdim sadece. O da sorduğu soruyu unutup içmeye devam etti zaten.
Gözlerimi etrafta gezdirip sıkıldığım için insanları incelemeye başladım.
Bir masada, dörtlü arkadaş grubu karşılıklı oturmuş gülüşüyorlardı. Yüzü bana dönük olan genç kızın saçları solmuş kızıl rengindeydi. Saç dipleri daha koyuydu. Burnunda beyaz bir çeşit hızma vardı. Bir elini yanağına yaslamış gülüyordu öylesine. Sahte bir gülüştü yüzündeki. Belliydi. Mutlu değilse neden onlarla birlikteydi?

Gözlerimi ondan çekip solda kalan masaya baktım. Daha tenha bir yerdeydi. Nerdeyse hiç ışık vurmuyordu oraya ancak kimi gördüğümü biliyordum. Taeyong'un kırmızı saçlarını nerde görsem tanıyordum istemsizce. Üstelik yanındaki de Doyoung'tu. Gözlerim yanılmıyorsa, ki içmediğime göre yanılması düşük ihtimaldi, Doyoung Taeyong'a yaklaşmaya ve hatta onu öpmeye çalışıyordu.
Sarhoş falan mıydı?
Jaehyun'un söylediğine göre Doyoung gerçekten onu sevmiyordu. Her an Jaehyun'u izleyip koruma görevini neden aldığı anlaşılıyordu o halde. Taeyong başka kime güvenebilirdi, tabiki kendisine aşık olduğunu bildiği Doyoung'a. Jaehyun'a karşı bir şey hissetmesi imkansız olurdu böylece. Sadece rol yapıp ona yakın olur ve Taeyong'a istediği bilgiyi götürürdü.
Bir dakika, yanlış düşünmüyorsam eğer o halde Doyoung Taeyong'u seviyordu, Taeyong Jaehyun'a takıktı ve Jaehyun da Doyoung'dan hoşlanmaya başlamıştı.
Waow! Ne üçgen ama.

Telefonumu çıkarıp Doyoung'un Taeyong'a yanaşma çabalarını videoya çektim gizlice. Jaehyun'un bir işine yarardı belki bu video. Sonra gönderecektim ona.

"Lavaboya gitmeliyim."

Jisung'un söylenmesiyle kaydı bitirip koluna girdim ve destek olup kalkmasını sağladım.

"Neden beni tuvalete götürüyorsun? Tek başıma gidebilirim."

"Tabi gidebilirsin Han. Ben yalnız gidemeyeceğimden seninle geliyorum."

Yüzüne anlamadığını belirten bir gülümseme yerleşmiş ve kafa sallamıştı. Bu hareketiyle başı daha çok dönmüş olsa gerek duraksadı biraz.
Sanki bebek bakıcısı mı olmuştum ne.

Tuvaletin önüne geldiğimizde onu sağlam bir şekilde kabine bırakmış ve dışarda beklemeye başlamıştım. Bu sırada telefonumu çıkarıp çektiğim videoyu Jaehyun'a mail attım. Bir güzel dalga geçmeyi de ihmal etmemiştim tabiki.
Mesajlara girip henüz gelmiş olan mesaja dokundum.

Gönderen:Chan hyung
Nerdesin?

Dudaklarımı birbirine bastırıp kısaca düşündüm. Han'la birlikte olduğumdan haberi yoktu. Çıkarken bir şey söylememiştik. Şimdi farklı bir şey yazarsam Han'a da mesaj atardı ve o sarhoş kafayla nerde olduğumuzu kesinlikle söylerdi.

Gönderilen:Chan hyung
Jisung'la sahildeyiiz.

Ah, yazım yanlışı yapmıştım. O kadar da dikkat ediyordum şuna hep ama neyse. Buna takılmayacaktım şimdi. Umarım Chan mesajıma inanırdı.
Uzun sürdüğü için yeniden tuvalete girdim ve Jisung'u bıraktığım kabinin kapısına vurdum hafifçe.

Banginho StoriesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin