~187~

285 52 263
                                    

Haechan zar zor ayakta duruyordu. Onun döktüğü gözyaşının her bir anına şahit olduğumdan olsa gerek, ben de ağlıyordum.
Şehir mezarlığında, yeni mezarın başındaydık. Jeno, Haechan ve ben, Renjun'un cenaze işlemleriyle ilgilenmiştik. Seungmin ve Changbin'in bulduğu cansız bedeni, otopsi yapmalarına engel olmalarına izin vererek, sessizce gömmüştük. Renjun'un ailesi yoktu, olsaydı bu kadar örtemezlerdi üstünü zaten. Ama anlıyordum, mecburlardı. Yinede biz biliyorduk ölüm sebebini ve bunu yanlarına bırakma gibi bir niyetimiz de yoktu.

"Başına gelene bak", dedi çatlak sesiyle. Kahverengi saçları karmançormandı. Üstündeki siyah takım elbise yer yer toprak olmuştu. Birkaç adım ilerleyip de mezarın yanına, dizleri üstüne çöktüğünde gözyaşlarımı sildim elimin tersiyle. Haechan'ı böyle görmek çok incitmişti beni nedense.

"Bunu hak etmedin sen. Hiç hak etmedin."

İç çekişleri arasından söylediği kelimeleri zar zor seçtim ama içim parçalandı adeta. O kadar haklıydı ki. İstemeden kendimi suçlu hissediyordum. Toparlanamamıştım zaten. Renjun'un ölümü çok aniydi ve olayın aslını astarını soruşturma fırsatım dahi olmamıştı.

"Haechan, kalk hadi."

Jeno birkaç adımda Haechan'ın yanına çömelmiş ve kolundan destek olarak ayağa kaldırmıştı onu. Jeno'nun da berbat hissettiği belliydi. Güçlü kalmaya çalışıyordu yinede. Kolay değildi, iş arkadaşını kaybetmişti. Aralarındaki iletişim de sıradan değildi. Eminim ağlayabilse, o da dökmüştü birkaç damla gözyaşı.

"Dokunma bana", dedi Haechan. Sesi tizleşmiş ve yorgun geliyordu. Kendini güç bela geri çekip Jeno'dan kurtuldu ve karşıma geçti. Bana sayıp sövmesini bekledim. Hazır olmasam bile, iyi hissedecekse bir an önce yapsın istedim. Ama bir şey söylemedi. Onun yerine boynuma atıldı ve sımsıkı sarıldı bana. Patır patır dökülen gözyaşları omzumu ıslatmaya başladı. İstemsizce yanaklarıma süzülen gözyaşlarımı tekrar tekrar silerken sırtını sıvazladım.

"Güçlü ol", dedim kararlı bir şekilde. Ağladığımdan dolayı sesimin titremesi an meselesiydi ama içimdeki intikam duygusuna yaslandım.

"Bunu her kim yaptıysa, misliyle ödeteceğiz. O yüzden toparlan ve güçlü ol."

Ağlaması dindi. Burnunu çekerken benden ayrıldı ve kolunun yeniyle gözlerini sildi. Gözleri kızarmıştı. Omzunu tutup destek vermek ister gibi sıktım ve mezara bakan Jeno'ya çevirdim gözlerimi.

"Haechan'a eve kadar eşlik eder misin?"

Ona sorduğumu anlayıp başını onaylar anlamda salladı sadece. Birleştirdiği kollarını çözdü ve mezarlığın patikasına çıktı.

"Ona güvenebilirsin Haechan. İsteyerek dönüşmedi ve bize samimi bir şekilde yardım edebilecek tek vampir o."

Patikada ağır adımlarla yürüyen Jeno'dan ayırmadı gözlerini. Bir kez daha burnunu çekti ve arkasında kalan mezara kaçamak bir bakış attı.

"İntikamını almadan buraya gelemem bir daha. Oturup hiçbir şey olmamış gibi konuşamam."

İki elimle saçlarını düzeltip omuzlarını sıktım tekrar. Ona söylediğim şey benim için de geçerliydi. Güçlü olmak zorundaydım. Derin bir nefes alırken mezara diktim gözlerimi.

"Birlikte yapacağız Haechan. Şimdi Jeno'yla git, dinlenip toparlan. Ben yanında olacağım her zaman."

Başını salladı hafifçe. Onu bıraktığımda yavaş adımlarla Jeno'nun peşine takıldı.
Boşluğa düşen ellerime baktım bir süre. Sonra etrafı mermerle bezenmiş toprağa çevirdim bakışlarımı.

Banginho StoriesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin