~40~

1.1K 106 53
                                    

"Evet Seungmin, eminim. Gelmeyeceğim. Bugün beni yalnız bırakın olur mu?"

Oflayarak onayladığında gülümseyip kısaca veda ettim ona. Telefonu cebime atıp ders kitaplarımın bulunduğu sırt çantamı geçirdim omzuma. Sabahın sekizinde dersim olması o kadar irite ediciydi ki. Memnuniyetsiz bir yüzle bütün gün kampüste kalmam gerekecekti.

Evden sessizce çıkmaya özen gösterip yola koyuldum. Ev arkadaşım Changbin'in ilk dersi öğlen saatlerinde olduğu için öküz gibi uyuyordu. Şanslı pislik.
Havalar iyice soğuduğu için haftasonu kışlıklarımı çıkarıp çamaşır makinesine atmıştım. Çoğu kurumamıştı ama en azından kalın hırkamı kurutma makinesi yardımıyla ısıtıp giyebilmiştim.
Yeni yeni aydınlanmaya başlamış havaya bakıp derin bir nefes aldım. Böyle bir zamanda yaşarken, nefes almak daha değerli oluyordu.

Kampüs evimize yürüme mesafesindeydi. Yirmi dakika yürümek benim için hiçbir şeydi. Biraz daha zamanım olduğu için yavaşça adımlamaya özen gösteriyordum hatta. Boş sokakta sürekli miyavlayan bir kedi sesi ilişiyordu kulağıma. İstemsizce gülümsedim. Sessizliği bozan sesin bu olması hoştu.
Ana yolu kontrol edip karşıya geçiyordum ki, bacağımdaki baskıyla yerimde kalakaldım. Minik kedi.

"Tatlı tatlı miyavlayan sen miydin miniğim?"

Eğilip bacağıma sürtünen kedinin başını okşadım nazikçe. Gri tüyleri yumuşacıktı. Birkaç kere daha miyavlayıp sürtünmeye devam ettiğinde beklediği sevgiyi göstermeye devam ettim. Ancak fazla oyalanmamalıydım. Sabahın köründe kalkmamı sağlayan dersi kaçırırsam kafayı yerdim herhalde.
Kediyi son kez okşayıp sevdikten sonra kucaklayıp yolun kenarına bıraktım. Ben yola adım atar atmaz peşimden gelmek için hareketlendi. Durup onu elimle kovmaya çalıştım.

"Hayır hayır, yola çıkma. Annene git."

Belki de annesi yoktu.
İç çekip çoktan yanıma gelen kediyi tekrar kollarıma alıp yolun kenarına bıraktım.

"Peşimden gelme. Yollar senin gibi minikler için çok tehlikeli."

Ne olduysa cümlem bittiğinde oldu. Minik kedi aniden yola doğru atıldı. Karşı tarafta gördüğü kediye ulaşmak istiyordu muhtemelen. Uzaktan gelen bir araba sesi duyduğumda kediyi bir an önce yoldan çekmek istedim.
Yolun ortasındaki minik kediyi yakaladığım sırada hızla gelen arabanın hedefi olmuştum. Her şey çok hızlı gelişmişti. Havada döndüğümü ve kemiklerimin kırılmışçasına acıdığını hissedebiliyordum. Yere yapıştığımda zar zor açtığım gözlerim, yolun karşısındaki minik kediyi ve onu koklayan büyük kediyi buldu.
Gözlerimi kırpıştırıp gökyüzüne baktım. Her şey siyah beyaz efekti eklenmiş gibiydi. Burnuma yoğun kan kokusu geliyordu. Benim kanım mıydı? Araba nerdeydi? Sürücü kaçmış mıydı?

Tamamen karanlıkta kalmadan önce tek görebildiğim, açık kahverengi saçlar ve kırmızı gözlerdi.




~




Bölüm sonu!!!
Dört gözle bekleyin ;)

Banginho StoriesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin