~64~

558 76 94
                                    

Zar zor vardığım yemek masasına oturup beni garip bakışlarla süzen Jisung'a 'ne var' der gibi kafa salladım. Bir şey söylemeyip tepkisiz kalarak tabağına döndü.

"Hyung tuzu unutmuşsun ya. Hep böyle yapıyorsun."

İsyankar bir tonla konuşan Hyunjin'e kafamı kaldırıp bakmadım bile. Sofrayı tek başına Chan kurmuştu. Çocukların hepsi eve gelene kadar misafir odasından çıkmamıştım ben. Haliyle bazı şeyleri eksik getirmiş olabilirdi.

"Getireyim."

Chan gayet normal bir şekilde cevapladığında Hyunjin hemen kalkmasını engelledi.

"Yok sen otur bu sefer. Minho hyung hiçbir şey yapmadı, o getirsin."

Gözlerimi 'ciddi misin' edasıyla Hyunjin'e diktiğimde omuz silkti.

"Kalkıp kendin alsana Hyunjin."

Bu defa Chan ona söylenip yemeğine geri döndüğünde yüzümü buruşturarak kalktım. Hyunjin her zamanki gibi şerefsizlik peşindeydi, şaşırmıyordum artık. Mutfaktan aldığım tuzluğu getirip onun önüne koymuş bacaklarım hala acıdığı için yine yüzümü buruşturarak oturmuştum.

"İstediğin oldu mu prens hazretleri."

Alayla söyleyip vişne suyumdan büyük bir yudum aldım.

"Oldu hyung da sen neden öyle garip yürüyorsun?"

Gözlerimi devirme isteğimi geri tepip onun bu sorusuyla diğerlerinin bakışlarına maruz kaldığımı farkederek ofladım.

"Evet ben de farkettim", dedi Jisung en soldan. Yanında Changbin, karşılarında Seungmin ve Jeongin oturuyordu. Ben de Jeongin'in yanındaydım ve Felix'le Hyunjin'i karşıma almıştım. Chan da başta oturuyordu. Zaten masa düzenimiz hep değişiyordu.

"Minho hyung bir garipti zaten bugün. Normalde Han ve Chan hyungla kalacaktı evde ama Han'ı götürmemizi istedi."

Felix'in söylediklerinden sonra tam ağzımı açıyordum ki Hyunjin yeniden saçmaladı.

"Siz yalnız kalmak için mi...Vay be! Bu neden sakat gibi yürüdüğünü açıklıyor hyung."

Jeongin aniden öksürmeye başlamış, Seungmin ona bardağını uzatırken bana sert bir bakış atmıştı. Gözlerim kocaman olmuş bir şekilde dikkatimi tekrar Hyunjin'e verdiğimde Chan onun alnına fiske attı.

"Ne biçim bir konuşma bu? Bu zamana kadar neyi sakladım sizden de ilişkimi saklayayım? Minho'dan özür dilemelisin Hyunjin. Hemen."

Hyunjin, muhtemelen fazlasıyla acımış olan alnını ovuştururken bir bana bir Chan'a bakıp buruşmuş yüzüyle konuştu.

"Ama biz evden ayrılmadan önce böyle değildi. Ne düşünseydim..."

"Hemen dedim."

Chan'ın onu bölmesine bozulmuş ve gözlerini masaya dikip "Özür dilerim Minho hyung", demişti.
Yüzüne ifadesiz bir şekilde bakmaya devam edip benimle göz teması kurduğunda ciddileştim. Bakışlarını tabağına çevirdiğinde yanındaki, öylece duran ve Chan'a dikkatle bakan Felix'e hitaben konuştum.

"Yemeğinizi yiyin yoksa yarın sabaha kadar aç kalırsınız."

Uyarımla Felix dahil duraksayan Seungmin, Jisung ve Changbin de yemeklerini yemeye devam etmişti.
Gözlerimi kaçamak bir şekilde Chan'a çevirmiş, onun da aynı şekilde bana baktığını görünce gülesim gelmişti ama yapmayıp yemeğe odaklandım.
Hyunjin'in amacı neydi, bilmiyordum. Muhtemelen eğlence arıyordu. Bugün olmasa da bir gün, bunun hesabını sorardım ona.




Banginho StoriesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin