~37~

1.1K 120 130
                                    

Seungmin yüzüme hayretle bakarken gergince gülümsedim. Şaşırması normaldi tabi ama yaklaşık iki dakikadır aynı pozisyonda durmuş öylece bana bakıyordu. Haliyle biraz endişelenmeye başlamıştım.

"Seungmin-ah burdaymışsın."

Yanımıza gelen Hyunjin, Seungmin'in yanına oturup elini onun omzuna atmıştı.

"Merhaba Minho hyung."

Bana dönüp bir terslik olduğunu anlamış gibi bir yüz ifadesiyle söylediğinde, Seungmin'e gösterdiğim gülümsemenin aynısını yaptım.

"Minho hyung peşinde dolaşıp duran sapığıyla sevgili olduğunu söyledi."

Nihayet konuşabilen Seungmin'e hayretle bakan bendim bu defa.

"Sapık mı? Ayrıca sevgili gibi bir şeyiz dedim, sevgiliyiz demedim."

Aceleyle açıkladığımda Hyunjin kıkırdayarak Seungmin'i sarstı.

"Ne olmuş artık sap değilse Min-ah. Eve gelmez işte fena mı."

Ona da hayretle baktıktan sonra uzanıp dizine vurdum. Acıyla inleyip Seungmin'in koluna yapıştı ve "Özür dilerim hyung" diye geveledi.

"Sadece takılıyoruz tamam mı. Hem ben bunu niye size söylüyorsam."

Kalkıp ardıma bakmadan fakülteye girdim. Hyunjin'i görünce ister istemez Jeongin'in anlattığı şeyler geliyordu aklıma. Onun için Seungmin'in bu kadar yakınında olmak zor olmuyor muydu? Bir ara ne yapmayı düşündüğünü münasip bir dille sormalıydım ona. Hem Jeongin hem Seungmin hem de kendi için.

Sınıfıma geçip telefonumu çıkardım ve Felix'i aradım. Sabahtan beri bir kere bile görmemiştim onu, acaba nerdeydi?

"Hey Felix, nerelerdesin?"

"Changbin'le randevuda. Bugün gelmeyeceğim."

"Pekala, umarım okulu ektiğine değecek bir randevudur."

"Hyung, onunla olduğu sürece her şeye değer."

"Oh evet, tamam. Merak ettiğim için aramıştım. Müsait olduğun bir zaman ara da buluşalım."

"Tamamdır. Yarın görüşürüz."

Telefonu kapatıp kitabımı açtım. İstemsizce Felix'in cümlesine takılmıştım. 'Onunla olduğu sürece her şeye değer.' Gerçekten böyle hissetmek için ne yapmam gerekiyordu? Bilmediğim için zamana bırakmak en doğrusuydu bence. Böyle bir soru sorarsam gülmeyecek insan tanımıyordum.



...



"Hadi ama sadece biraz?"

Minho yine, Chan'la geçirdiği kısacık vakitleri en iyi şekilde değerlendirmek istiyordu. Tabi onun kafasındaki 'en iyi' ile Chan'ınki aynı değildi.

"Olmaz Minho, boşuna çabalama."

Minho pes ederek kollarını göğsünde birleştirmiş ve oturduğu rahat sinema koltuğuna daha da sinmişti.

Boş oldukları bir vakitte sinemaya gelmişlerdi ve seçtikleri film açıkça, ikisini de mutlu etmemişti. Filmin ilk yarısına kadar sabreden Minho, sonraki yarıda dayanamayarak Chan'la uğraşmaya başlamıştı. Kendinden beklemediği bir şekilde fazla istekliydi. Önce masum bir öpücük kondurmuştu Chan'ın yanağına. Sonra Chan'ın yüzünün Minho'ya dönük olan kısmında öpülmedik yer kalmamıştı. Aslında Chris bile bu kadarını beklemiyordu ve birden kendini filme odaklanmakta zorluk çekerken bulmuştu. Minho bir kez daha şansını deneyip 'dudaklarını öpmek istiyorum' dese de reddedilmişti.

Banginho StoriesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin