~161~

398 70 296
                                    

Gülmekten karnım ağrımıştı. Ordan çıktıktan sonra Jeno'nun beni sürüklemesine izin vermiştim ve bir kafeye oturmuştuk. O dakikadan beri gülüyordum. Durum o kadar garipti ki, aklıma gülmekten başka bir şey gelmemişti.

"Sakinleştiğinde soracağım için susmuyorsun değil mi?"

Jeno'ya şöyle bir bakmış ve istemeden gülmeye devam etmiştim. Hoshi delisinin son dediklerini düşününce gittikçe komikleşiyordu durum.

"Hyung, yeter cidden."

Gözlerimdeki yaşları silip derin birkaç nefes aldım zorla. Ardından anlamadığım bir şekilde gözlerim daha fazla doldu ve tane tane gözyaşı dökülmeye başladı. Kendimi tutmaya çabalayıp tekrar tekrar sildim yüzümü.

"Ne kadar zorlandığını göremediğim için üzgünüm", dedi elimi tutarken. Güç vermek ister gibi sıktı sonra. Sahiden de daha iyi hissettim.

"Boşver beni. Chan'ı uyarmam lazım. Jaemin'le gitmeyeceksin değil mi?"

Telefonumu çıkarıp sorduğumda başını onaylar anlamda salladı çekinerek. Ne yani, gidecek miydi?

"Muhtemelen onun haberi olmayacak bundan."

Tahminimi öne sürdüğüm gibi sessizleşti. Demek ki cidden de Jaemin'in haberi olmadan peşine takılmak gibi aptalca bir planı vardı.

"Yeni dönüştün ve bir bok bildiğin yok. Eğer oraya kimseye gözükmeden ulaşırsan, ki sanmıyorum, bir şekilde savaşa dahil olur ve saniyesinde öldüren serumu yersin."

Sessizliğini korudu. Onu düşünceleriyle yalnız bırakarak Chan'a mesaj yazdım.

Gönderilen: VamChan
Nerdesin?

Gönderen:VamChan
?
Bir şey mi oldu?

Gönderilen: VamChan
Görüşmek istiyorum.

Gönderen: VamChan
Mümkün olmadığını biliyorsun.

Gönderilen: VamChan
Hoshi'yle konuştum. Hem de iki kez.

VamChan arıyor...

Gülümseyerek telefonu kapadım ve cebime attım. Nasıl olsa o beni bulurdu.

"Gidelim mi?"

Boş bakışlarla dışarıyı izleyen Jeno'nun dikkatini çektiğimde kalkabilmiştik. O evine ben de kütüphaneye dönecektim. Bu yüzden yol ayrımında durmak zorunda kaldık.

"Yalnız Hoshi delisi seni beğenmiş cidden."

Yersiz bir espriydi. Yaptıktan sonra anında farketmiştim. Neyse ki Jeno anlayışlı ve beni tanıyan biriydi.

"Kendine köle arıyordur şerefsiz.
Hyung, sen iyi olduğuna emin misin? İstersen geleyim kütüphaneye."

Hiçbir şeyden emin olamıyordum artık ben. Hafifçe gülümseyip omzunu sıktım. Sorun değildi. Yalnızlığa alışmıştım. Kendi başıma toparlanmayı ve kimse sırtımı sıvazlamadan ayağa kalkıp devam etmeyi biliyordum.

"Eve git ve iyice, etraflıca düşün Jeno. Jaemin'e yanında giderek mi destek olursun yoksa güvende kalarak mı. Anlatabiliyor muyum?"

Başını salladı yavaşça. Onu anlıyordum. Elbette sevdiği biri gözünün önünde ölmeye giderken oturup beklemek çok zordu. Ben de aynı durumda değil miydim hem? En çok ben anlıyordum onu.

Banginho StoriesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin