"Hala kapalı."
Felix son bir saattir yaptığı gibi yine Chan'ı aramış ve ulaşamamıştı. O böyle yaptıkça diğerleri de geriliyordu. Gidip kendini bir uçurumdan atacak değildi ya.
"Boşuna endişe ediyorsun Lix, Chan hyung güçsüz biri değil. Minho hyungun söylediklerine takılıp çekip gidecek hali yok. Gelir birazdan, yalnız kalmak istemiştir."
Hyunjin'in ona verdiği teselliye rağmen aynı endişeli ifadeyi koruyordu. Sanırım Chan'a en bağlı olan kişi Felix'ti. Tavırlarından da belliydi zaten.
"Felix, gel biraz bahçeye çıkalım hm?"
Seungmin ayaklanmış ve koltuğun koluna yaslanmış olan Felix'in omzunu sıkmıştı. Hyunjin ikiliye anlamsız bakışlarını yollarken Seungmin ve Felix bahçeye çıkmak için salonun öteki tarafına geçmişti.
"Biz de birbirinizi seviyorsunuz sanmıştık."
Changbin'e boş bakışlarımı yolladım. Bunu nerden çıkardıkları da belli değildi ya.
"Mekana girmeden önceki konuşmalarınızdan bahsediyorum", dedi açıklık getirmek ister gibi.
Harika! Demek kulaklıklarımız aktifti o anda ve hepsi konuştuklarımızı duymuştu. Bu yüzden arabada kalan Felix, Seungmin ve Hyunjin tamamen laptopa odaklanmış gibi davranmıştı.
"O zaman bu kavga sizin için bir kanıt olmuştur. Birbirimize karşı o anlamda hiçbir şey hissetmiyoruz."
Açıkça belirttiğimde bile sevmeyeceğim bir şey söyleyecekmiş gibi gülümsedi Changbin.
"En büyük aşklar kavgayla başlar hyung. Siz de durmadan didiştiğinize göre."
Yüzümü buruşturdum. Klasik, kalıp bir cümleydi söylediği. Kavga ettiğim insanı neden seveyim ki? Birbirimize katlanamadığımız için kavga ediyorduk ya zaten. Ne sevmesinden bahsediyordu?
"Yalnız çok doğru konuştuğunu düşünüyorum hyung."
Hyunjin böyle söyleyince Jisung ona ters bir bakış attı. Onun, Felix'ten sonra Chan'a bağlı olan diğer bir kişi olduğunu görebiliyordum. Yinede ikisi de bana bir şey söyleyememişti. Belki haklı olduğumu içten içe biliyorlardı ya da çekiniyorlardı. Doğrusu Chan'ı savunup bana karşı geleceklerini düşünmüştüm çünkü ben daha bir haftadır burdaydım. Beni Chan'dan daha çok benimsemiş olamazlardı. Durum karşısında sessiz kalmaları garip geliyordu. Kaldı ki Hyunjin söylediklerimde haklı olduğumu savunuyordu. İnanmadan, sadece kırmak için sarfettiğim sözlerin, gerçeklik payı mı vardı? Ondan mıydı böyle davranmaları?
"Chan hyung bizi düşünmeseydi her an yanımızda olup ilgisini vermezdi. Yanlış düşünüyorsunuz. Minho hyungun, Seungmin'in ve Jeongin'in bunun farkına varması için zaman gerek belki. Ama Hyunjin'e söyleyecek sözüm yok. Siz de onun sözlerine kulak asmayın."
"Changbin-ah."
Hyunjin gıcık bir şekilde Changbin'in onu ciddiye almamasına tepki göstermişti ancak dayak yemek üzereydi.
Hyunjin bildiğim gibiydi işte. Chan'ın çocuklara istemedikleri bir hayat dayattığı yoktu."Minho hyung! Kurtar beni!"
Hyunjin koşarak arkama saklandığında Changbin kalktığı yere geri oturdu sabırsızca.
"Elimde kalacaksın Hyunjin. Bir gün elimde kalacaksın."
İkiliye tepki olarak sadece gözlerimi devirdim. Bu sırada dış kapının sesi duyulduğunda Jisung koltuktan fırlamış ve salonun girişine koşmuştu. Seungmin ve Felix de bahçeden dönmüşlerdi. Tahmin ettiğim gibi Chan belirmişti girişte. Jisung anında ona sarıldığında göz göze gelmek istemediğim için halıyı incelemeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Banginho Stories
FanfictionBirbirinden bağımsız minchan hikayeleri. (10 ve 11. hikayeler hariç*) (2.KİTAP YAYIMDA🥳) //Tamamlanmış Hikayeler// 1.Black Swan 2.Dorm Love 3.Morbidezza 4.Omnino Mutare 5.Pandilla ~OneShot~ 6.Mélangé 7.Hopena 8.Tilfeldighet 9.Negaidīti 10.Pintas 11...