~110~

684 94 272
                                    

Bara döndüğümden beri elim ayağıma dolaşıyordu. Şimdiden iki bardak kırmıştım. Neden böyle gariptim? Hasta falan mı oluyordum yoksa?

"Yeni müşterilerle ilgilen Minho. Aklın nerde?"

Vernon'ın uyarısıyla etrafıma bakındım kısaca. Cidden mi? Yine o kıvırcık deli. Bu defa masalardan birindeydi ve yanında bir kadın vardı. Oh, ve çok...samimiydiler?
Gözlerimi kırpıştırıp kafamı iki yanda salladım hemen. Hayal görüyor olma ihtimalim yüzde kaçtı?

"Masa on altı. Siparişlerini al. E hadi!"

Sabırsızlanarak söylenen Vernon'ı duymamazlıktan gelerek uzattığı tableti aldım yavaşça. Bunda bu kadar gerilecek(!) ne vardı? Her zamanki gibi işimi yapacaktım.
Birkaç adımda masaya vardığımda kıvırcık deliye diktim gözlerimi.

"Ne içersiniz?"

Bakışları beni bulduğunda ve yanındaki kadına rağmen baştan aşağı tüm bedenimi süzdüğünde, dudaklarımı sinirle dişleyerek kadına odaklandım.

"Bloody Mary lütfen."

Başımı sallayıp tabletten söylediği kokteyli işaretledim.
Büyük bir sabır göstergesiyle yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirip kıvırcık deliye döndüm.

"Martini."

Neyseki uzatmamıştı. Onu da işaretleyip geldiğim gibi geri döndüm tezgaha. Vernon'a siparişleri söyledikten sonra fişin üstüne tabletteki fiyatı yazıp beklemeye başladım. Kimin nesiydi bu herif? Yeni gelmiş olmalıydı. Daha önce otelde konaklasaydı kesin görürdüm çünkü.
Yanındakinin kulağına yaklaşıp bir şeyler fısıldadığında eş zamanlı olarak kadın itici bir kahkaha atmış ve ne yazık ki kıvırcık deliyle göz göze gelmiştim. Neden hep sırıtırdı bir insan?

"Masa on altının siparişleri."

Vernon'ın hazırladığı tepsiyi alıp içine fişi de koyduktan sonra çabucak vardım masaya. Bardakları bıraktığım sırada tam olarak bedenimde hissettiğim bakışlar yüzünden dişlerimi sıktım.

"Başka bir isteğiniz?"

Kadın başını iki yanda sallayıp telefonunu çıkardığında uzaklaştım ordan. Artık onu ve bakışlarını görmezden gelecektim. Sanki yokmuş gibi. Yapabilirdim.





...





Gecenin ilerleyen saatlerinde yorgunlukla yalpalayan bedenimi taburelerden birine bıraktım. Daha fazla müşteri gelmezdi bu saatten sonra. Hatta mekanın çoğu boşalmıştı bile.
Tamamen tesadüf olduğuna inanıyordum ki başka bir açıklaması olamazdı zaten. Kıvırcık deli ve yanındaki, pek de ilgilenmediği kadınla sürekli göz göze gelmiştim. Giderek daha da sinirlerim bozulmuştu. Sinirlenecek ne vardı bilmiyordum. Çok çalıştığımdan olsa gerek heyheylerim üstümdeydi. Başka ne olacaktı zaten.

"Bugün ben temizler kapatırım. Müşteriler gidince sen de çık."

Vernon da ne kadar yorulduğumu görmüş olmalıydı. Normalde dün onun sırası, bugün benimdi. Neyse, bir hafta görevleri değiştirsek bir şey olmazdı. Başımı onaylar anlamda sallayıp son bir güçle ayaklandım. Yine o kadınla göz göze geldiğimde dişlerimi sıkarak barın dış kapısına adımladım yavaşça. Ben o kıvırcık deliden alacağım intikamı planlamalıydım. Dışarda bir yerde karşılaştığımızda yani. Yoksa ondan ve ne yaptığından bana ne? Sinir bozucu herifin tekiydi.

Banginho StoriesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin