~36~

1K 114 140
                                    

Chan'la uykumuz gelene kadar terasta oturmuştuk. Garip olan beni sıkıca sarmasıydı. Aslında söylediklerine göre, bana karşı cinsel çekimden daha fazla duygular besliyordu artık. Bu demek oluyordu ki ona aynı hisleri beslememi istiyordu. Ayrıca açıkça belirtmişti, kalbim onun için atmadığı sürece bana dokunmayacaktı. Yani o anlamda.

Doğrusu buna nasıl tepki vermem gerektiğini bilmiyordum. Bana gösterdiği ilgiyi her zaman abartı bulsam da hoşuma gitmiyor değildi ancak bu defa durum değişmişti. Bunca zamandır sadece bedenim için peşimde dolaşan adam şimdi kalbimi istediğini söyleyip beni geri çeviriyordu.
Cidden ne tepki vereceğimi bilmiyordum. Daha ne hissettiğimi çözememiştim ki ben.

Gece boyunca, bakışlarımı cam tavandan ayırmamış ve gözlerim yorgunlukla kapanana kadar bu durumda ne yapmam gerektiğini düşünmüştüm.
Sabah uyanıp kısaca etrafa bakınmış ve en son bulunduğum yerde olduğumu anlayarak yataktan kalkmıştım. Biraz esneyip gerindikten sonra odadan çıktım ve aşağı indim direkt. Mutfaktaki Chan'ı tezgahta bir şeylerle uğraşırken görünce sessiz olmaya özen göstererek sinsice gülümsedim ve arkasından yaklaştım.

"Sana da günaydın Minho."

İrkilerek ondan uzaklaştım. Daha korkutamamıştım bile.

"Bari nezaketen geldiğimi anlamamış gibi yapsaydın."

Hafifçe güldükten sonra bana döndü ve elindeki pankek dolu tabağı arkamda kalan masaya koydu.

"Söz, bir dahakine öyle yapacağım."

Gözlerimi devirip çoktan hazırlanmış masaya oturdum ve dirseğimi masaya koyup yanağımı avuçladım. Açıkçası, canım kahvaltı yapmak istemiyordu ama bu kadar özen gösterip hazırlamıştı. Yemesem kendimi kötü hissederdim.

"Bu arada sen uyurken Seungmin beş, Felix on iki kez aradı. Aslında bakmayacaktım ama endişelenmiş olabileceklerini düşündüm. Senin ağzından mesaj attım ikisine de. Bir bak istiyorsan."

Kafamı salladım sadece. O iki şapşala dışarda olacağımı ve eve dönmeme ihtimalim olduğunu söylemiştim halbuki. Boş yere endişelenmek istiyorlarsa kendileri bilirdi.

"Tüm gün dersim var", dedim dudak büzerek. Ekme şansım olsaydı kesinlikle bir iki dersi ekeceğim bir gündü bugün, ancak geçen haftalarda birçok dersi ekmiş ve kaçırmıştım zaten.

"Boş günüm", dedi kazanmış edasıyla gülümseyip.
Ona kıstığım gözlerimle kıskanç bir bakış attıktan sonra tabaktan bir pankek alıp üstüne reçel sürdüm. Chan da çikolatayı tercih etti. Bir ısırık alıp onu izlemeye devam ettim.
Sevgiyi hissetmek çok zordu. Benim gibi biri için daha da zordu. Seviyorum diyen kimseye inanmaz, sözlerini kale almazdım ben. Şimdiyse en hakiki kararsızlık dönüyordu kafamın içinde. Halbuki fazla düşünmeyip sadece kendime odaklanacağımı sanmıştım. Beni çıkmaza itmişti. Kendi de peşimden gelmişti sanki. Ya da başından beri o çıkmaz yolda benim gelmemi bekliyordu.

Beceriksizce yediğinden değil, bilirsiniz, çikolata istem dışı her yere bulaşan bir yiyecek türüydü. Yanağındaki minik çikolata lekesine bakıp kıkırdadım. Beyaz teninde hoş durmadı değildi.
Ne olduğuna anlam veremeyen bakışları bana döndüğünde, yanağımdaki elimi indirip baş parmağımla onun yanağındaki çikolatayı temizledim.

"Sadece çikolata", dedim parmağımı gösterip. Masanın diğer tarafındaki peçetelikten iki tane selpak almış ve birini bana vermişti hemen. Diğeriyle de temizlediğim yanağını sildi kısaca.

"Sanırım modunda değilsin."

Başka bir pankeke daha çikolata sürerken söylediğinde sandalyede geriye yaslandım. Çok hızlı yiyiyordu cidden.

Banginho StoriesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin